30 Mayıs 2008 Cuma

Yüksek tansiyonlulara özel diyet

Yüksek tansiyonlulara özel diyet

Yüksek tansiyon, yaşam ve beslenme tarzında ufak tefek değişikler yaparak düşürülebilir. Bunun için bazı yasaklar ve serbestlere uymak yeterli. Üstelik bu kurallara uymak için, ille de tansiyon hastası olmak gerekmez. Yaşı 40’ın üzerinde olan herkes bu kurallara uyarak, yaşamını son derece sağlıklı bir şekilde sürdürebilir.
Yasaklar:
· İşlenmiş gıdalar
· Şarküteri ürünleri
· Bisküviler
· Sucuk, pastırma, salam, sosis gibi ürünler
· Füme etler
· Füme peynirler
· Olgunlaşmış peynirler (eski kaşar, gravyerler, kaşkaval)
· Zeytin
· Salamura turşu
· Hazır çorbalar
· Hazır et suyu tabletleri
· Sebze tozları, tatlandırıcılar
· Ketçap
· Kuruyemişler
Serbestler
· Her türlü sebze ve meyve
· Yağsız süt ve yoğurt
· Taze peynirler
· Tahıllar
· Kurubaklagiller
· Açık çay ve bazı bitki çayları (ıhlamur, papatya, ekinezya vb…)

Yüksek tansiyonunuza “dur” deyin!

Yüksek tansiyonunuza “dur” deyin!

Yüksek tansiyon hastaları, hayatlarında bazı küçük değişikliklerin yanı sıra, özel bir diyet yaparak, tansiyonlarını kontrol altına alabilir.

Ensenizde bir ağrı, halsizlik, göğsünüzde bir sıkışma ve çarpıntı hissediyorsanız, hemen en yakın eczaneye gidip, tansiyonunuzu ölçtürün. Ölçümler sonunda, büyük tansiyonunuz 14 ve üzeri, küçük tansiyonunuz ise 9 veya üzerinde çıktıysa, en kısa zamanda bir dahiliye uzmanına görünmenizi öneririz. Şikayetleriniz yüksek tansiyondan kaynaklanabildiği gibi, başka rahatsızların habercisi de olabilir. Değerlendirmesini sadece doktorunuz yapabilir.
Eğer doktorunuz da büyük tansiyonunuzu yani sistolik kan basıncınızı 140 mm Hg ve üzeri, küçük tansiyonunuzu yani diyastolik kan basıncınızı 90 mm Hg ve üzeri bulduysa, tahlil sonuçlarınıza da bakarak, hipertansiyon hastası olduğunuzu söyleyecektir.
Türkiye nüfusunun yüzde 20’den fazlasını etkileyen yüksek tansiyon, tedavi edilmediği taktirde; felç, kalp hastalığı, kalp ve böbrek yetmezliği gibi çok daha ağır hastalıklara yol açabilir. Ancak yaşam biçiminizde bazı küçük değişikliklerle birlikte, özel bir diyet uygularsanız, yüksek tansiyonunuza “dur” deyip, hayatınıza sağlıklı bir şekilde devam edebilirsiniz.
Yüksek tansiyonu nasıl önlersiniz?
  • Fazla kilolarınızı vererek,
  • Alkolü sınırlandırarak,
  • Sigarayı bırakarak,
  • Haftada en az 3 gün, 30-45 dakika kadar aerobik egzersiz yaparak,
  • Tuz ve sodyumu kısıtlayarak (günde en çok bir çay kaşığı tuz),
  • Diyetle yeterli miktarda potasyum alarak (günde 1 muz, 3 kayısı),
  • Diyetle alınan doymuş yağ ve kolesterol miktarını azaltıp, meyve-sebze tüketimini artırarak yüksek tansiyonunuzu önleyebilirsiniz.
Kilo vermek tansiyonu nasıl etkiler?
Şişmanlık, vücut kitle endeksinin 27 veya daha yüksek olmasıyla tanımlanır. Başka bir ifadeyle, bel çevresi 85 cm ve üzeri olan kadınlarla, bel çevresi 102 cm ve üzeri olan erkekler, şişmanlık sınırına girer. Bel çevresinde, yani vücudun üst tarafında toplanan fazla yağ, tansiyonun yükselmesine neden olur. Araştırmalar, 1 kilogramlık kilo kaybının, büyük ve küçük tansiyonda 1 ile 1,5 mm Hg’lık düşmeye yol açtığını kanıtlıyor. Bu nedenle doktorlar hastaları kilo verdikçe, hipertansiyon ilacının dozunu da azaltırlar.
Bazı yüksek tansiyonlu hastalar, kilo vermek için iştah kesici ilaçlar kullanırlar. Sakın siz bunlardan birisi olmayın. Çünkü bu tür ilaçlar, bazı bünyelerde tansiyonu daha da yükseltmenin yanı sıra, akciğer tansiyonu, kalp kapak hasarı gibi ciddi sorunlara yol açabilir. Eğer siz de yüksek tansiyon hastasıysanız, mutlaka uzman bir diyetisyene başvurun. Diyetisyeniniz size, kalori kısıtlaması içeren özel bir diyetle birlikte, aerobik egzersiz yapmanızı tavsiye edecektir.
Alkol tansiyonu nasıl etkiliyor?
Aşırı alkol tansiyonu yükseltmekle kalmayıp, tansiyon düşürücü ilaçlar üzerinde de olumsuz etki yaratır. Ancak az miktarda alınan alkolün faydaları da var. Bu nedenle, yüksek tansiyon hastalarının alkolü belli sınırlar içinde tutması gerekir.
  • Amerika’da alkol tüketim sınırı en fazla, günde 300 ml şarap, 720 ml bira, 60 ml viski olarak belirleniyor. Ancak Türk insanı daha düşük vücut ağırlığına ve ölçülerine sahip olduğu için, ülkemizde bu oranlar daha düşük. Kilosuna bağlı olarak Türk kadını günde en çok 1 ile 3 kadeh alkol tüketebilirken, Türk erkeğinin yine kilosuna bağlı olarak günde 3 ile 4 kadeh arasında alkol tüketmesine izin verilir. Özellikle 40 yaş ve üzerinde olanların, bu sınırları geçmemek koşuluyla alkol tüketimini sürdürebilirler.
  • Bu miktarda bile kan basıncında artış olduğu fark edilirse, alkol tamamen bırakılmalıdır.
  • Kadınlar ve zayıf kişiler alkole daha duyarlı oldukları için, alkol miktarları yarıya indirilmelidir.
Sigara ve yüksek tansiyon
İçilen her sigara, tansiyonu 15-30 dakika süreyle yükseltir. Gün boyunca içilen her yeni sigarayla birlikte, tansiyonun ortalaması da yükselir. Bu nedenle, yüksek tansiyon hastalarının bir an evvel sigarayı bırakması gerekir.
Aerobik egzersiz ve tansiyon
Daha aktif bir yaşamı olan ve formunu koruyanlar, hareketsiz bir yaşamı ve kilolu olanlara göre, yüksek tansiyonla yüzde 20-50 oranında daha az karşılaşır. Bilimsel araştırmalar, daha çok fiziksel aktivite yapan okul çocuklarının bile kan basınçlarının, yani tansiyonlarının daha düşük olduğunu kanıtlıyor.
Yüksek tansiyon hastaları, tansiyonlarını kontrol altında tutabilmek için, mutlaka düzenli olarak haftada en az 3-4 kez, 30-45 dakikalık hızlı yürüme, yüzme, aerobik gibi egzersizler yapmalıdır.
Sofradan tuzluk kaldırılmalı!
Klinik çalışmalar, tuzun bir çay kaşığı kadar azalması sonucunda dahi, kan basıncının 0,9 ile 3,7 mm Hg oranında düşürdüğünü gösteriyor. Tuzun içeriğinde bulunan sodyum, tansiyonun yükselmesinin en büyük nedeni. Özellikle 45 yaşın üzerindekiler yemeklerindeki tuzu azaltırlarsa, tansiyonlarını 2,2 ile 6,3 mm Hg’lık bir oranda düşürebilirler.
Yemekle birlikte alınan sodyumun önemli bir kısmı işlenmiş gıdalardan gelir. Yüksek tansiyon hastalarının özellikle; otlu peynir, tulum peyniri, beyaz peynir, turşu, salamura gibi besinlerle birlikte, kolalı, sodalı ve gazlı içeceklerden uzak durması gerekir. Yani sofralarımızdan tuzluğu kaldırıp, günlük tuz tüketimimizi bir çay kaşığının altında tutmalıyız.
Tansiyon dostları
Potasyum: Yemeklerle birlikte aldığınız potasyumdan zengin besinler, yüksek tansiyonu önler. Tansiyonu düşüren faktörlerden birisi de yeterli potasyum alınımıdır. Bu nedenle tansiyonu yüksek olanların, her gün potasyumdan zengin besinler olan 1 muz, 3 kayısı, bir avuç dolusu maydanozu tüketmesi gerekli. Potasyumun en iyi kaynağı taze asma yaprağıdır.
Kalsiyum: Yüksek tansiyon hastalarının, içeriğinde zengin kalsiyum bulunan; süt ve süt ürünlerinden daha çok tüketmesi gerekir.
Magnezyum: İçeriğinde magnezyum bulunan; tahıllar, sebze, fındık, et ve süt gibi besinleri daha çok tüketerek, tansiyon kontrol altına alınabilir.
Yüksek tansiyonu etkileyen diğer faktörler
Vejetaryenlik: Çoğu vejetaryenin tansiyonu, et tüketenlere göre daha düşüktür. Araştırmalar, yüksek tansiyon hastalarının vejetaryen bir diyet uygulandığı taktirde, büyük tansiyonunun ortalama 5 mm Hg düştüğünü gösteriyor.
Lifli gıda alınımı:Vejetaryen diyetinin bir başka özelliği de, daha çok meyve ve sebze gibi lifli gıdaların fazlaca içermesi. 14 gr lifli gıda takviyesi, kan basıncında ortalama 1.2 /1.8 mm Hg ‘lık düşme sağlar.

Kafein: Önemli bir kısmı çay, Türk kahvesi, hazır kahve ve kokalı içeceklerde bulunan kafein, tansiyonu yükseltir. Hem küçük, hem de büyük tansiyonu, birkaç saat süreyle 5-15 mm Hg yükselten kafein konusunda, yüksek tansiyon hastalarının dikkatli olmaları gerekir.

27 Mayıs 2008 Salı

Damar sertliğine karşı çay


Damar sertliğine karşı çay
Hollanda’daki Wageningen Üniversitesi araştırmacılarından Dr. Johanna Geleinjse başkanlığındaki ekibin yaptığı araştırma, günde 1-2 bardak çay içenlerde damar sertliği riskinin yüzde 46 azaldığını gösterdi.

Bazılarımızın tiryakilik derecesinde sevdiği ve aradığı, bazılarımızın ise “olsa da olur olmasa da olur” deyip geçtiği çayın, aslında önemli bir şifa kaynağı olduğunu biliyor musunuz?

Evet... Her gün düzenli olarak içilen çay, özellikle kadınlarda damar sertliğine karşı koruyucu bir etki oluşturuyor.

Hollanda’daki Wageningen Üniversitesi araştırmacılarından Dr. Johanna Geleinjse başkanlığındaki ekibin yaptığı araştırma, günde 1-2 bardak çay içenlerde damar sertliği riskinin yüzde 46 azaldığını gösterdi. Günde 4 bardak çay içenlerin damar sertliğine yakalanma riski ise yüzde 69 azalıyor.

Yaklaşık 3 bin 500 kişi arasında yapılan araştırma, çayın koruyucu etkisinin kadınlarda erkeklerden daha fazla olduğunu da ortaya çıkardı, ancak bunun sebebi anlaşılamadı. Çayda bol miktarda bulunan ve “flavanoidler” adı verilen organik maddelerin, damar sertliğine karşı önleyici etkisi olduğu düşünülüyor.

Tıp dilinde “Arterio Skleroz” veya “Atheroma” olarak adlandırılan hastalıkta, atardamar duvarları esnekliğini yitirip sertleşiyor ve kan dolaşımında ortaya çıkan bozukluk, kalp krizi ve beyin kanamasına yol açabiliyor.

Kandaki yağlı maddelerin damarlar içine yapışarak daraltması ile de oluşabilen damar sertliğinin belirtileri; baş dönmesi, baş ağrısı, yürürken sendeleme, denge bozulması, titreme, düşünme ve öğrenme gücünde zayıflama, sinirlilik ve damarların sertleştiği bölgelerde meydana gelen ağrılardır.

İlk belirtiler ortaya çıktıktan sonra tedbir alınacak olursa, korkulacak bir şey yoktur. Hastanın neşe ve cesaretini kaybetmemesi ve doktorun tavsiyelerini yerine getirmesi tedavide atılacak ilk ve en önemli adımdır.

Damar sertliğinin tedavisinde etkili olan daha başka bitkiler de vardır. Bunlardan bazıları; mandalina, limon, papatya, kekik, rezene, şahtere ve sarımsaktır.

Bu bitkilerle hazırlanacak formüllerin birini veya birkaç tanesini uygulamak damar sertliğinin tedavisinde büyük yarar sağlayacaktır:

* Bir adet mandalina, iyice yıkandıktan sonra, kabuğu ile birlikte ezilip sıkılır. Çıkan su süzülerek içilir. Aynı işlem, her gün aç karnına tekrarlanır. Hem tedavi edicidir, hem de damar sertliği sebebiyle oluşabilecek felçleri önler.

* Her gün orta boy bir baş sarımsak yemek, damar tıkanıklığı ve damar sertliği için çok faydalıdır.

* 4 bardak suya bir kahve fincanı papatya konur. Kaynatılıp, süzülür. Günde 3 kere birer çay bardağı içilir. Veya aynı miktarda suya 50 gram şahtere konup kaynatılarak süzülür. Günde 3 kere yarım kahve fincanı içilir.

* Yarım litre (2 bardak) suya 2 çorba kaşığı kekik konur, kaynatılır. Süzüldükten sonra içine 4 çorba kaşığı künnap ilave edilir. Tekrar kaynatılır. Her gün sabah-akşam birer çay bardağı içilir.

* Her sabah kahvaltıda, 1 su bardağı ılık suya bir kahve fincanı taze sıkılmış limon suyu karıştırılarak içilir.

* Yaklaşık bir litre suya 3 çorba kaşığı nohut, birer tatlı kaşığı rezene tohumu, anason ve acıbadem konur. 15-20 dakika hafif ateşte kaynatılıp süzülür. Günde 3 defa birer çay bardağı içilir.
Ayrıca; erik ve üzüm hoşafı ile bal şerbeti, turp suyu ve havuç suyu da damar sertliği için çok faydalıdır.


Dikkat!...
Damar sertliği teşhisi konan kimse; perhiz yapmalı, alkol ve sigara gibi zararlı maddelerden kesinlikle uzak durmalıdır. Yumurta ve tereyağını mümkün olduğu kadar az yemeli, hatta hiç yememelidir. Tuzu mutlaka azaltmalıdır. Ayak damarlarında meydana gelebilecek herhangi bir hastalığı önlemek için dar ve sıkı ayakkabı giymekten kaçınmalıdır. Her şeyden önemlisi düzenli bir hayat yaşamalıdır.

TANSİYON

***Bunları Biliyormusunuz?***....

Derleme:Hüsem ERKAYA
Orman Mühendisi.

clip_image007.jpg

*TANSİYON NEDİR? NASIL ÖLÇÜLÜR?...

clip_image001.gif

Bedenimizde trilyonlarca hücre vardır. Bunlar mükemmel bir işbölümüyle çalışırlar. Ama çalışabilmeleri için yakıta ve oksijene gereksinimleri vardır. Bu yakıtı, hücrede oksijenle yakıp, çalışabilmeleri için gerekli enerjiyi sağlarlar. Sonra bu yanmadan arta kalan artıkların ve açığa çıkan karbondioksitin hücreden uzaklaştırılması gerekir. İşte hücrenin gereksindiği yakıt ve oksijenin hücreye taşınması, oluşan artık ve karbondioksitin hücreden uzaklaştırılması işini kan üstlenir.
--------------------------------------------
Kanla hücre arasında az önce söylediğimiz alışverişin yapılabilmesi için, tüm hücrelerin kanla temas etmesi gerekir. Bu yüzden, nasıl ki, dallar incele incele tüm yapraklara kadar ulaşıyorlarsa, kan damarları da benzer biçimde damarlarla tüm hücrelere kadar uzanırlar.
-------------------------------------------
Ne var ki, kanın hücrelere kadar bir kere gitmesi yetmez. Sürekli yeni yakıtın, taze oksijenin hücrelere taşınması, artıkların da sürekli uzaklaştırılması gerekir. Yani bunun için kanın sürekli hareket etmesi gerekir. Bu işi, doğumdan ölüme kadar hiç durup dinlenmeden kalp üstlenir. Bir kaç dakika bile dursa, bizim için tam bir felaket olur.
------------------------------------------
Kalp, akciğerden gelen temizlenmiş, bol oksijenli kanı hücrelere kadar, atardamarlarla pompalar. Kirlenmiş kan ise toplardamarlarla yeniden kalbe taşınır. Yani kalp her atımda, önce kanı pompalar, sonra da kanın yeniden kalbe dolması için istirahate geçer. Bu durmadan tekrarlanır. Öyle ki, kalp her dakikada 70-80 kere pompalar bekler; pompalar bekler...
------------------------------------------
Tansiyon dediğimiz şey, kanın damar duvarını zorlamasıdır . Kalp kanı pompaladığında, atardamarların duvarı daha fazla gerilir; bekleme sırasında ise bu gerginlik daha azdır. Yani iki farklı tansiyon vardır. İlki pompalama sırasında, daha fazla olanı. Biz buna büyük ya da sistolik tansiyon diyoruz. İkincisi, kalbin istirahati sırasında, daha düşük olanı. Buna da küçük ya da diastolik tansiyon diyoruz.
------------------------------------------
Kanın damar duvarına ne kadar basınç yaptığı, bir civa sütununu ne kadar yükseltebildiğiyle ölçülür. Diyelim ki 120 mm yükseltebiliyorsa 120 mmHg ya da 12 cm Hg olarak söylenir. Hg, civanın kimya dilindeki kısaltımıdır.
-------------------------------------------
Kan basıncı çeşitli aletlerle ölçülür. En bilinenleri civa sütunlu olanlardır. Ama yay sistemli ölçümler de geliştirilmiştir. Son yıllarda, elektronik ölçme tekniğinin kullandığı araçlar, basit kullanımları nedeniyle, çokça satılır olmuştur.

*TANSİYONUN NE ÖNEMİ VAR?...

clip_image009.gif

Tansiyonu, kanın damar duvarını zorlaması diye tarif etmiştik. Tansiyon ne kadar yüksekse, damar duvarı o kadar çok zorlanır. Yani o kadar çok bozulur. Öyle bir kaç ayda değil ama uzun yıllar bu zorlanma devam ederse, damar duvarı sertleşmeye başlar. Damar duvarı sertleştikçe tansiyon daha da yükselir. Tansiyon daha da yükselince, damar duvarı da daha çok bozulur. Bu böylece, giderek daha kötüye doğru devam eder. Damar duvarının bu bozulup sertleşmesine,damar sertliği ya da aterosklerozis denmektedir.
------------------------------------------
Peki damar duvarı sertleşip bozulunca ne olur? Ne yazık ki çok kötü olur. Çünkü, en başta hücrelerin iyi çalışıp işlerini yapabilmeleri için kanın gerekli yakıt ve oksijeni; sonra açığa çıkan karbondioksit ve artıkları damarlarda taşıdığını söylemiştik. Damarlar bozulunca bu taşıma işlemi bozulur, hücreler de görevlerini yapamaz hale gelir, hatta ölürler. Tıpkı, su ve borular olduğu halde, boruların içlerinin tıkanıp, suyun artık akamaması gibi...
-----------------------------------------
Vücudun her yerinde damar olduğu için vücudumuzun her yeri etkilenir. Ama bazı yerler, daha da çok etkilenir.
------------------------------------------
En başta kalbi besleyen damarlar (yani koroner damarlar) etkilenir. Kalbi besleyen damarlar birden tıkanırsa,kalp krizi dediğimiz durum ortaya çıkar. Kalp krizi o kadar ağır bir hastalıktır ki, kriz geçirenlerin dörtte biri hastaneye bile yetişemeden ölür. Dörtte bir kadarı da hastanede, doktorların müdahelesine rağmen hayatlarını kaybederler.
-----------------------------------------
Kalpten sonra en çok etkilenen ikinci organ beyindir. Beyindeki damarların tıkanması ya da bazen yırtılıp kanamaları yüzünden felç oluşur.
------------------------------------------
Üçüncü sırada alt üyelere yani uyluk, bacak ve ayağa giden damarların tıkanması vardır. Onlar tıkanınca gangren denilen ve tıkanan yerde çürümeye neden olan, o yüzden de kesip çıkarılmalarını gerektiren hastalık gelişir.
-------------------------------------------
Damar sertliğinin çokça etkilediği ve bizim için önemi fazla olan iki organ daha vardır. Bunlar göz ve böbrektir. İlki körlüğe, ikincisi idrarın atılamamasına kadar gidebilen kötü sonuçlar doğurabilir.
-------------------------------------------
Yukarıda sıraladığımız hastalıklar, günümüzde insanların ölüm nedenlerinin yarısını oluşturmaktadır. Yani, günümüzde, her iki kişiden biri, damar sertliği yüzünden ölmektedir. Bu yüzden, son zamanlarda tıp, damar sertliğine bağlı hastalıklar konusunda seferber olmuştur. Bu hastalıkların nasıl önlenebilecekleri ve bu hastalıkların nasıl daha iyi tedavi edilebilecekleri son zamanların en önemli çalışma konusudur.
---------------------------------------------
Tansiyon, zarar vermek için bazen yıllarca damarların bozulmasını beklemeyebilmektedir. Damarda önceden var olan bir baloncuk (anevrizma), tansiyon yükselince patlayıp, anî ölüme neden olabilmektedir. Ya da, kalp pompası bir başka nedenle bozulmuşsa, yükselen tansiyon, kalp yetmezliğini ölüme götürebilecek kadar kötüleştirebilmektedir.
-------------------------------------------
Ama tansiyonun zararı, başta da söylediğimiz gibi, daha çok damarları bozması yoluyladır. Tansiyon, damarı, yıllar içinde yavaş yavaş ama kararlı bir şekilde bozar. Sonunda, yukarda saydığımız kötü sonuçlara ve ölüme kadar götürür. Bu yüzden tansiyona sinsi katil denmektedir. Sinsi katil denmesinin bir nedeni de, farkına varılmayabilmesidir. Tansiyonu olanların çoğunun hiç bir şikâyeti yoktur. Farkına bile varmazlar...

*TANSİYONUN NORMAL DEĞERLERİ NEDİR?...

clip_image003.gif

Nasıl herkesin boyu farklı farklıysa, tansiyonu da farklıdır. Nasıl, kısa birine ya da uzun birine anormal demek kolay değilse, normal tansiyonu tarif etmek de zordur. Üstelik yaşa ve kiloya göre de çok büyük değişiklikler gösterir. Yaş ve kilo arttıkça, genelde tansiyon daha yüksektir.
---------------------------------------
Bu durumda, tıpkı boyda olduğu gibi, belli bir yaştakilerin ortalama tansiyonunun ne olduğuna bakılabilir. Ama son yıllarda, daha çok, tansiyonu kaç olanların, ne kadar sağlıklı olduğuna bakılmaya başlandı. Yani damar sertliği olanların tansiyonlarıyla, sağlam olanların tansiyonları karşılaştırılmaya başlandı.
-------------------------------------------
Sonuçta, tansiyon ne kadar artarsa, tansiyona bağlı hastalıkların ve ölümlerin o kadar arttığı görüldü. Önceleri büyük tansiyonu 165, küçük tansiyonu 95 mmHg dan daha yüksek olanların tedavisinin gerektiği düşünülüyordu. Ama şimdi, bu sınırlar daha aşağı indirildi; 140 ve 90 olarak. Yani büyük tansiyonu 140 ve/veya küçük tansiyonu 90'ın üstündekilerin yüksek tansiyonu olduğu kabul ediliyor ve bunlara HİPERTANSİYON HASTASI deniyor.

Ama bazı tıp merkezleri ve bazı doktorlar, bu sınırların daha da aşağı çekilmesini istiyorlar. Şeker hastalığı ve böbrek hastalığı gibi damar sertliği için riskli hastalıkları olanlarda, bu sınırlar şimdiden aşağı çekildi. Bu tür riskli hastalıkları olanlarda tansiyonun 130/85'in altına inmesi isteniyor.
Önlemeyi önemseyenler, bununla da yetinmiyorlar. Haklı olarak, tansiyon ne kadar düşükse, damar sertliği ve buna bağlı hastalıkların daha az görülmesi gerçeğine bakıp, tansiyonu normal sınırda gözükenlerin bile, tansiyonlarının daha da düşürülebilmesini tartışıyorlar.

*Tansiyon Sorunuyla Nasıl Başetmeli?...

Tansiyonu normal bile görünse herkesin dikkat etmesi gereken şeyler var. Çünkü, daha önce de söylediğim gibi, tansiyon ne kadar düşükse, tansiyonun yol açtığı sorunlarla karşılaşma riski o kadar azalıyor.

Burada sayacaklarımız, tansiyonu yüksek olanların da dikkat etmesi gereken şeyler. Çünkü, bunlara dikkat edilirse, tansiyon hastası birinin ilaç kullanmasına gerek kalmayabilir. Ya da ilaç kullansa bile, daha az ilaç yeter hale gelebilir ve tansiyonu daha iyi düşürmek mümkün olabilir.

*Kilo Arttıkça,Tansiyon Hastalığı Riski Artar...

clip_image003.gif

Gerçekten de, kilo ne kadar fazlaysa, tansiyon da o kadar artmaktadır. Doktorların, araştırma laboratuarı gibi kullanıp, yıllardır izledikleri Framingham kasabasındaki araştırmalarına göre, kiloda her yüzde 10'luk artış, tansiyonu 7 mmHg artırmaktadır. JNC dediğimiz örgütün 1993'te yaptığı çalışmalara göre, balıketi ya da toplu dediklerimizde risk, normal kilolu olanların 2 ile 6 katı daha fazladır. NIH denilen örgütün 1998 yılında yaptığı çalışmada ise, normal kilolu erkek ve kadınlarla, şişman erkek ve kadınlardaki yüksek tansiyonlular karşılaştırılmış ve şişmanlarda daha çok tansiyon hastası olduğu görülmüştür. Aşağıda bunu grafik halinde gösterdim.
Bu yüzden yüksek tansiyon sorunuyla karşılaşmamak ya da varsa yoluna koyabilmek için, belki de ilk yapılması gereken şey, insanların kilo almamaları ya da kilosu fazla olanların zayıflayabilmeleridir. Bunu nasıl başarabileceğiniz, dr pozitifin temel uğraşı alanıdır. Bununla ilgili bı sitede pek çok bilgi bulabilirsiniz...

*DAHA İYİ TANSİYON İÇİN, DAHA ÇOK HAREKET GEREKİR...

clip_image007.jpg

Daha çok hareket, hem kiloyu azaltmamıza katkı sağladığından, hem de, kiloyla ilgisi olmadan, doğrudan doğruya, tansiyonun düşmesine ve yükselmemesine yardım eder.

Bu amaçla, hem günlük yaşantımızda daha hareketli olmalyız. Mesela, asansör yerine merdiveni kullanmak, uzak olmayan yerlere araba yerine yürüyerek gitmek, evde televizyon karşısında pineklemek yerine parkta gezinmek gibi.

Hem de, düzenli spor veya egzersiz yapmalıyız. Her sporun tansiyona yararı aynı değildir. Hatta bazıları zarar da verebilir. Mesela tansiyonu olanların ağırlık kaldırmadan kaçınmaları gerekir. Herkesin kolayca yapabileceği şey, tempolu yürümektir. Üstelik doktor kontrolü bile olmadan yapılabilir. Aksi halde, sağlık sorunları olanların doktor kontrolünden sonra spor yapmaları ve vücutlarını alıştırarak, kısa süreli ve hafif egzersizlerden uzun süreli ve yoğuna geçmeleri tavsiye edilir.

*Tansiyon Kontrolünde TUZUN AZALTILMASI Çok Önemlidir...

clip_image009.gif

Tansiyon konusunda en çok konuşulan mineral sodyum yani sofra tuzunun esasıdır. Hem tansiyonu yüksek birinde tansiyonun düşmesi, hem de tansiyonu normal birinin daha düşük değerlere sahip olması ya da tansiyonunun yükselmemesi için tuzun kısıtlanması gerektiği çok eskiden beri bilinmektedir. Buna rağmen toplumlar, ihtiyaçlarının çok çok üstünde, 5-10 kat daha fazla tuz tüketmektedir. Buna biraz da, eskiden yalnızca yüksek tansiyonluların az tuz yemeleri gerektiği ama normal tansiyonluların dikkat etmelerine gerek olmadığı inancı katkıda bulunuyordu. Ama şimdi, bunun herkes için gerekliliği kabul edilmeye başlandı.

Bir araştırmada daha sonra söz edeceğimiz DASH diyeti yapıp, tuzun kısıtlanmasıyla, yüksek tansiyonlularda 12, tansiyonu normal olanlarda 7 mmHg kan basıncı düşüşü sağlandı. Oysa aynı diyeti yapıp tuzda kısıtlamaya gitmeyenlerinki yalnızca 2-3 mmHg düştü.

Bu yüzden, günde 2.4 g'dan daha az sodyum yani 6 gr'dan daha az sofra tuzu tüketilmesi salık verilmektedir. Bu da yaklaşık bir çay kaşığı kadar tuz demektir. Ama kalp yetmezliği varsa, bu yarı yarıya azaltılır.

Tuzu azaltmak için, tabii ki, en başta yapmamız gereken şey, yemeklerin daha az tuzla yapılması ve sofrada yemeklere tuz eklemekten kaçınılmasıdır.

Bazı hekimler, yemeğin tuzsuz yapılıp, sofrada tuz eklemenin daha az tuz almaya yardım edeceği kanısındadır. Özellikle sıcak yenen tahıllarda (pilav, makarna...) bu çok işe yarayabilir.
Tuzluğun deliğinin küçük olması da yardımcıdır.
Tuz yerine, tatlandırıcı olarak baharat, limon, sirke, yoğurt kullanılabilir.
Hazır yiyeceklerde sodyumu (tuzu) azaltılmış veya tuzsuz ürünler tercih edilebilir.
Et olarak konserve ve tütsülenmiş (füme) ürün tüketiminden kaçınmalı; tazeler yeğlenmelidir.
Tuzlanarak hazırlanan salam, jambon gibi besinler, konserveler, hazır çorbalar, hazır karışımlar, salamuralar (turşu, zeytin vb), hardal, ketçap gibi çeşnilerden olabildiğince uzak durmalıdır.
Ancak herkes tuz kısıtlamasına aynı ölçüde yanıt vermemektedir. Tuz kısıtlamasına yeterince yanıt vermeyenler hayli fazladır. Bu durum,tuza direnç olarak adlandırılır. Tuza direnç, yüksek tansiyonluların %30-50'sinde, normal tansiyonu olanların %15-25'inde görülmektedir. Üstelik bunlarda tuzu artırmak da tansiyonda yükselme yapmamaktadır.

Tablo: Çeşitli besinlerdeki sodyum (tuz) miktarı
********************************************
BESİN GRUBU...................... SODYUM(mg)
********************************************
Tahıllar ve tahıl ürünleri
½ su bardağı tuzsuz pişmiş tahıl, pilav,makarna.... 0-5
-------------------------------------
1 su bardağı hazır tahıl gevreği...100-360
1 dilim ekmek.... 110-175
------------------------------------------
Sebzeler
------------------------------------------
½ su bardağı taze veya dondurulmuş, tuzsuz pişirilmiş... 1-70
½ su bardağı soslu konserve ya da dondurulmuş
140-460
¾ su bardağı konserve domates suyu...820
*********************************
Meyveler
*********************************
½ su bardağı taze veya dondurulmuş veya konserve... 0-5
*********************************
Az yağlı veya yağsız süt ürünleri
*********************************
1 su bardağı süt... 120
1 su bardağı yoğurt... 160
45 gr sade peynir... 110-450
45 gr işlenmiş peynir... 600
*********************************
Kabuklu kuruyemiş, tohum ve baklagiller
*********************************
1/3 su bardağı tuzlu yer fıstığı...120
1/3 su bardağı tuzsuz yer fıstığı...0-5
½ su bardağı kuru ya da dondurulmuş, tuzsuz pişirilmiş baklagil... 0-5
½ su bardağı konserve baklagil...400
**********************************
Et, balık ve kümes hayvanları
**********************************
90 gr taze et, balık, kümes hayvanı...30-90
90 gr suda saklanmış, tuzsuz ton balığı konservesi... 35-45
90 gr suda saklanmış, ton balığı konservesi
250-350
90 gr yağsız, fırında kızartılmış jambon
1020

*Tansiyonu Olanlar Alkollü İçkileri de Azaltmalıdır...

clip_image010.jpg

Az miktarda alkol almanın etkisi konusunda, tıp dünyasında farklı görüşler vardır. Kimileri diğer her şey aynı olduğunda, az alkol almanın, daha az kalp hastalığına yol açtığını söyler. Bu, genelde kabul edilen bir düşüncedir. Tansiyonda da benzer düşünceler varsa da kalpte olduğu kadar taraftar bulmamaktadır. Ama ortak kanı, bu görüşler doğru bile olsa, başka zararları nedeniyle, içmeyen birine, daha az kalp hastası olacağı düşüncesiyle, alkol almasını teşvik etmenin doğru olmadığıdır. Buna karşılık hem tansiyon, hem de kalp için, kadınlarda 1-2, erkeklerde 2-3 kadehin üstündeki alkolün, zararlı olduğu ve miktar arttıkça bu zararın da giderek arttığı, herkes tarafından kabul edilmektedir.

*Tansiyona Etkileri Tartışılan Diğer Şeyler...

Tansiyona etkisi en fazla tartışılan şeylerin başında bazı minrealler gelmektedir. Üstünde en çok durulanlar potasyum, kalsiyum ve magnezyumdur. Ama tuzdan yani sodyum mineralinden farklı olarak, bu minerallerin azaltılması değil, arttırılması tavsiye edilmektedir.

Bunlardan potasyum, daha iyi bir tansiyon için, daha fazla alınması gerektiği konusunda, herkesin üstünde anlaştığı bir maddedir. Günde 3.5 gramın üstüne çıkılması önerilmektedir. Sodyum ne kadar düşük, potasyum ne kadar fazlaysa, tansiyon o kadar iyi olmaktadır. Gerçekten de, bir çalışmada, potasyum alımını yalnızca yarım gr kadar artırmanın, felç riskini %40 azalttığı gösterilmiştir. Ama, bunu potasyumlu tuzlar alarak başarmak tavsiye edilmemektedir. Doğru olan şey potasyumdan zengin besinlerle bunu başarmaktır. Bunun içinse, bol sebze-meyve tavsiye edilmektedir. Özellikle, 100 gr'daki potasyum açısından, kahve, kuru baklagiller, fındık, marul, maydanoz, ıspanak, patates, enginar, muz, havuç başta gelen besinler olarak sayılabilir.

Kalsiyum için tavsiye edilen miktar günde 800-1200 mg, magnezyum için 280-350 mg'dır. Bu minerallerin en yoğun olduğu besinlerse süt ve süt ürünleridir. Ayrıca kalsiyum için pekmez, susam, fındık, fıstık, yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller ve kurutulmuş meyveler; magnezyum için ıspanak, kuru baklagil, ekmek, badem, fıstık sayılabilir.

Daha az yağ ve daha çok lif tüketmenin, kilo vermenin ötesinde, tansiyona yarar sağladığı iddia edilmektedir. Gerçekten de, yalnızca bitkisel besinlerle beslenenlerde (vegan), her türlü besinle beslenenlere (omnivor) göre, - tuz tüketimleri anlamlı farklı olmasa bile- daha az tansiyon yüksekliği görüldüğü bildirilmiştir. Buna karşılık bir çalışmada günde 3,7 gr balık yağının yaşlılarda, hafif bir tansiyon düşmesi sağladığı yayımlanmıştır. Kimileri kahve gibi, kafeinli içecekleri de az tüketmeyi önermektedir.

*YÜKSEK TANSİYON İÇİN TANIMLANMIŞ KAPSAMLI BİR DİYET: DASH DİYETİ...

Tıp çevrelerinde tansiyona yönelik diyetlerden en bilineni DASH diyetidir. Adı,yüksek tansiyonu durdurmaya yönelik beslenme yaklaşımı karşılığı, İngilizce Dietary Approaches to Stop Hypertension kelimelerinin kısaltımından gelmektedir.
DASH diyeti, şu ana kadar saydıklarımızın bir toplamı gibidir.
------------------------------------------
Doymuş yağlar ve kolesterol başta olmak üzere yağların azaltıldığı,
Tuzca fakir,
Potasyum, magnezyum ve kalsiyumdan zengin bir diyettir.
Bu amaçla,
-----------------------------------------
Hayvansal yağlar ve kırmızı et azaltılır,
Azalan kalori, -posadan zengin- taneli tahıl ve karbonhidratlarla telafi edilir,
Potasyum, magnezyum ve posa kaynağı olarak bol sebze ve meyve tüketilir,
Protein ve kalsiyum, potasyum, magnezyum kaynağı olarak az yağlı veya yağsız süt ve süt ürünleri tüketimi artırılır,
Protein, posa, potasyum, magnezyum kaynağı olarak yağlı tohumlar ve kuruyemiş ile baklagiller arttırılır.
****************************************
Tablo: DASH Diyeti
****************************************
Besin grupları...Günlük porsiyon...Daha çok neyin amaçlandığı
----------------------------------------
Taneli tahıllar ve ürünleri..7-8
Karbonhidrat ve lif
----------------------------------------
Sebzeler...4- 5...Potasyum, magnezyum ve lif
----------------------------------------
Meyveler...4-5...Potasyum, magnezyum ve lif
---------------------------------------
Az yağlı veya yağsız süt ve süt ürünleri
2-3... Kalsiyum, protein, potasyum, magnezyum

Etler (özellikle kanatlılar ve balık)
2 veya daha az... Protein ve magnezyum

Yağlı tohumlar ve kuruyemiş ile baklagiller
Haftada 4-5... Magnezyum, potasyum, protein ve lif



***Bunları Biliyormusunuz?***....

Hiç Bir Hastalık Yoktur Ki Şifası Olmasın, Ölüm Haricinde!

*Hipotansiyon, Düşük tansiyon
tansiyon düşüklüğü...

a10.jpg

Hipotansiyon, Düşük tansiyon
tansiyon düşüklüğü:Büyük tansiyon, 11'den aşağı düştüğü zaman tansiyon düşüklüğü vardır. Bu duruma tıp dilinde hipotansiyon denir. tansiyon, ateşli hastalıklar sırasında, büyük kanamalardan sonra, iç salgı bezi bozukluklarında veya herhangi bir hastalıktan sonraki iyileşme döneminde düşer. Bazı kadınların aybaşı hallerinde, veya sıcakta fazla ter kaybından sonra veya sinirli kimselerde de tansiyon düştüğü görülür. Devamlı olarak tansiyon düşüklüğü önemli bir hastalığın işareti olabilir.
-----------------------------------
başdönmeleri
Hasta, kendisinin veya etrafındaki eşyanın boşlukta döndüğünden şikayet eder. Tıp dilinde vertigo denen baş dönmelerinin nedenleri çeşitlidir. Bunlardan başlıcaları şunlardır: Kulak ağrısı. Araç tutmaları. Ani hava değişimi. Bazı göz hastalıkları. İlaç zehirlenmeleri. düşük veya yüksek tansiyon. Damar sertliği ve bazı kalp hastalıkları. Kansızlık ve kan hastalıkları. Mikrobik hastalıklar. Beyin hastalıkları. Sara ve bazı ruh hastalıkları. Tedaviye başlanmadan önce hastalığın gerçek nedeninin tespit edilmesi gerekir. Baş dönmelerine yapılacak ilk iş hemen oturmak veya öne eğilmek ve mümkünse hemen yatmaktır. Baş dönmesi sık sık oluyorsa mutlaka bir doktora gitmek gerekir.
--------------------------------------------
kulak çınlaması
Kulak çınlaması, kulak uğultusu veya kulak vızıltısına, tıp dilinde tinnitus denir. Çok çeşitli nedenleri vardır. Bunlar arasında, kulak kiri, içkulak iltihabı, ortakulak iltihabı, menier hastalığı, ateşli hastalıklar, yorgunluk, zafiyet, bazı ilaçlar, yüksek veya düşük tansiyon sayılabilir. Bu nedenle doktora başvurmak gerekir.
-----------------------------------------
tansiyon
Kan basıncına tansiyon denir. Kalp her kasılışında belirli miktardaki kanı atardamarlara pompalar. Bu sırada da, kan basıncı en yüksek seviyeye çıkar. Buna büyük tansiyon denir. Kalbin iki kasılışı arasında geçen zaman içinde ise, kan basıncı en düşük seviyeye iner. Buna da küçük tansiyon denir. Büyük tansiyon ile küçük tansiyon arasındaki fark da nabız basıncını gösterir. tansiyon yaşa bünyeye ve tansiyon ölçüldüğü andaki ruhi veya bedeni duruma göre farklılık gösterir. Yaşlandıkça tansiyon yükselmesi normaldir.

*Hipertansiyon,Yüksek tansiyon
tansiyon yüksekliği...

*Hipertansiyon Nedir?...

HİPERTANSİYON(SİNSİ KATİL):Halk arasında tansiyon yükselmesi hastalığı denilen hipertansiyon kan basıncında meydana gelen yükselme olarak tanımlanır. Bu yükselme sinsi bir katil gibi davranır. Vücutta atardamarlarda, kalpte ve böbreklerde aterosklreoz denilen ve damar yapılanmasında bozulma ile karakterize sorunlara yol açar. Daha da ileri giderek halk arasıda inme dediğimiz çok ciddi beyin rahatsızlığına veya kalp atağına kadar giden büyük problemlere sebep olabilir.Yukarıda tanımlanan sinsi katil benzetmesi belkide hastalıklar içinde en çok hipertansiyona uyar. Çünkü hipertansiyonu olan hastalar yıllarca bu hastalığı fark etmeyebilir. Hipertansiyon yavaş ve sinsice yıllarca belirti vermeden hastanın kalp, böbrek ve diğer damarlarına zarar verebilir. Toplumlarda hipertansiyona maruz kalma sıklığı yaşla beraber artar. Ve ilerleyen yıllarda çoğu kimsede spot olarak yapılan ölçülerde rastlanabilir. Burada tehlikeye maruz kalma süresi, beraberindeki risk faktörleri oldukça önemlidir.

a3.jpg

Hipertansiyon basit olarak yüksek kan basıncı demektir. Kan basıncı ya da daha doğru söylemek gerekirse kanı kalpten dokulara taşıyan damarların kan basıncı, hastaya ait özellikler (yaş, cinsiyet, ırk gibi) ve fiziksel durumdan (istirahat, efor gibi) etkilenen bir parametredir. Bu nedenle de normal kan basıncı değerlerini belirlemek gerçekte oldukça güçtür.

Bugün kabul edilen kan basıncı değeri istirahat halindeki normal bir yetişkinde 120/80 mmHg'dır (milimetre civa). Herhangi bir kişide kan basıncı uyku sırasında düşük, sinirli ya da heyecanlıyken yüksektir. Normal şartlarda, sürekli olarak kan basıncı 120/80 mmHg (milimetre civa) üzerinde olan kişiler hipertansiyon hastalığı adayı kabul edilmektedir. Kan basıncı devamlı olarak 140/90 mmHg üzerinde seyrediyorsa hipertansiyondan bahsedilir.

Kan basıncı aynı birey içinde ve bireyler arasında farklılık gösterir. Bu nedenle bireyin kan basıncı (kan basıncının sfingomanometre ile ayrı ayrı zamanlarda en az 3 kez ölçülmesi) ortalaması alınarak belirlenmelidir.

Hipertansiyon kalp hastalıkları için ana bir risk faktörüdür. Eğer tedavi edilmezse beyin dolaşımı, kalp, damar, göz ve böbrek hastalıkları için ciddi hastalık ve ölüm oranlarında artışa sebep olur. Bir kez teşhis yapılıp tedavi başlanırsa artan kan basıncı düşürülebilir, kalp ve kalp dolaşım sistemindeki hastalık riski azaltılabilir.

*Küçük Tansiyon ve Büyük Tansiyon Nedir?...

KÜÇÜK TANSİYON VE BÜYÜK TANSİYON NEDİR ?
(SİSTOLİK VE DİYASTOLİK TANSİYON)
Tıp kitaplarında sistolik tansiyon değeri denilen ve halk arasında büyük tansiyon diye adlandırılan tanım kanın kalpten kasılma sırasında vücuda gönderilirken kasılmanın bittiği anda ölçülen kan basıncının değeridir. Tıp kitaplarında diyastolik tansiyon değeri denilen ve halk arasında küçük tansiyon olarak adlandırılan tanım ise kan basıncının kanı kalpten atım sırasında kalbin işini bitirip gevşediği andaki ölçülen kan basıncını ifade eder.
*******************************************
ANCAK BU KADAR SİNSİ VE HAYATI TEHDİT EDİCİ OLAN BU KATİLİ ORTAYA ÇIKARMAK SON DERECE KOLAYDIR.TANSİYON ALETİ DEDİĞİMİZ ALETLERLE KOLAYCA KAN BASINCINIZI ÖĞRENEBİLİRSİNİZ.
*******************************************

*Hipertansiyonun Neden Olduğu Hastalıklar?...

==========================================
Hipertansiyon, Yüksek tansiyon
tansiyon yüksekliği
Büyük tansiyonun kişinin yaşına göre yüksek olmasına halk arasında tansiyon yüksekliği, tıp dilinde ise hipertansiyon denir. Bir çok hastalıkta tansiyon yüksekliği görülür. Mesela kalbin sol bölümünün büyümesinde, böbrek hastalıklarında, damar sertliğinde, kan hücrelerinin çoğalmasında, şişmanlıkta ve iç salgı bezleri hastalıklarında kan basıncı artar. tansiyon yüksekliğinin belirtileri arasında yorgunluk, sinirlilik, çarpıntı, baş dönmesi, uykusuzluk, baş ağrısı vardır.

başdönmeleri
Hasta, kendisinin veya etrafındaki eşyanın boşlukta döndüğünden şikayet eder. Tıp dilinde vertigo denen baş dönmelerinin nedenleri çeşitlidir. Bunlardan başlıcaları şunlardır: Kulak ağrısı. Araç tutmaları. Ani hava değişimi. Bazı göz hastalıkları. İlaç zehirlenmeleri. Düşük veya yüksek tansiyon. Damar sertliği ve bazı kalp hastalıkları. Kansızlık ve kan hastalıkları. Mikrobik hastalıklar. Beyin hastalıkları. Sara ve bazı ruh hastalıkları. Tedaviye başlanmadan önce hastalığın gerçek nedeninin tespit edilmesi gerekir. Baş dönmelerine yapılacak ilk iş hemen oturmak veya öne eğilmek ve mümkünse hemen yatmaktır. Baş dönmesi sık sık oluyorsa mutlaka bir doktora gitmek gerekir.

bayılmalar
Geçici olarak uyanıklık halinin kaybolmasına halk arasında bayılma tıp dilinde senkop denir. Bu durumda beyin hücrelerine giden oksijen azalmıştır. Bayılmanın nedeni; yorgunluk, uzun süre ayakta kalmak, ani heyecanlar, tansiyon yüksekliği, gebelik, kansızlık, damar sertliği ve kalp hastalıklarıdır. Bayılmadan önce baygınlık hissi gelir. Sonra yüz kül rengini alır. Arkasından da terleme, çarpıntı, göz kararması ve baş dönmesi görülür. Bu gibi durumlarda yapılacak ilk iş hastayı hemen yatırmak, elbise ve çamaşırlarını gevşetmektir. Sonra yüzüne su serpilir ve amonyak koklatılır.

burun kanaması
Çeşitli nedenlerden kaynaklanan burun kanamalarına tıp dilinde epistaksis denir. Genç erkeklerde genellikle ergenlik dönemlerinde, genç kızlarda ise, çoğunlukla aybaşı kanamaları sırasında görülür. Bir de; yüksek tansiyonun neden olduğu burun kanamaları vardır. Gençlerde görülen ve önemli olmayan burun kanamaları çok kolay durdurulur ve korkulacak bir şey yoktur. tansiyon yüksekliğinden kaynaklanan ve genellikle orta yaşlarda görülen burun kanamalarını durdurmak ise biraz zordur. Yapılacak ilk iş hastayı hemen oturtmak, başını öne doğru hafifçe eğip, burnunun kanayan deliğini on dakika kadar bastırmak, bu sırada ağızdan nefes almasını ve yutkunmasını söylemektir.

kulak çınlaması
Kulak çınlaması, kulak uğultusu veya kulak vızıltısına, tıp dilinde tinnitus denir. Çok çeşitli nedenleri vardır. Bunlar arasında, kulak kiri, içkulak iltihabı, ortakulak iltihabı, menier hastalığı, ateşli hastalıklar, yorgunluk, zafiyet, bazı ilaçlar, yüksek veya düşük tansiyon sayılabilir. Bu nedenle doktora başvurmak gerekir.

şişmanlık
Şişmanlık, alınan kalori miktarının yakılan kaloriden daha fazla olması sonucu ortaya çıkan bir metabolizma bozukluğudur. Tıp dilinde obesite denir. İstatistiklere göre şişmanların daha çabuk yaşlandıkları, şeker hastalığı, damar sertliği, kalp hastalıkları, karaciğer ve safrakesesi hastalıkları, tansiyon yüksekliği, akciğer hastalıkları, romatizmal hastalıkların tehdidi altında bulundukları belirtilmektedir. Bu nedenle şişmanlıktan kurtulmak için diyet ve beden hareketleri yapmak gerekir.

tansiyon
Kan basıncına tansiyon denir. Kalp her kasılışında belirli miktardaki kanı atardamarlara pompalar. Bu sırada da, kan basıncı en yüksek seviyeye çıkar. Buna büyük tansiyon denir. Kalbin iki kasılışı arasında geçen zaman içinde ise, kan basıncı en düşük seviyeye iner. Buna da küçük tansiyon denir. Büyük tansiyon ile küçük tansiyon arasındaki fark da nabız basıncını gösterir. tansiyon yaşa bünyeye ve tansiyon ölçüldüğü andaki ruhi veya bedeni duruma göre farklılık gösterir. Yaşlandıkça tansiyon yükselmesi normaldir.
-----------------------------------------------

*Hipertansiyon Riskleri?...

Hipertansiyon ciddi bir durumdur. Hipertansiyon, kendi başına öldürücü değildir; fakat tedavi edilmediğinde hipertansiyonun sonuçları öldürücü olabilir. Hipertansiyon kalbi zorlayarak kalp yetmezliğine neden olabilir. Üstelik ateroskleroz ve bunun yol açabileceği iskemik kalp hastalığı (belli bir bölgede kan akımının kesilmesi nedeniyle oluşan geçici kansızlık sonucu dokuların hava alamaması) riskini önemli ölçüde arttırır. Buna ek olarak; hipertansiyonlu hastalar kanama ve beyindeki kan damarlarının trombozuna (pıhtıyla tıkanmasına) diğerlerinden daha kolay yakalanırlar. Hipertansiyon ayrıca koroner arter hastalığına da büyük katkıda bulunur ki, bu hastalık sanayileşmiş toplumlarda ölümlerin başlıca nedenlerinden biridir. Bahsettiklerimizin hepsi tedavi edilmeyen hipertansiyonun sonuçları olup hipertansiyona bağlı morbidite (hastalık), mortalite (ölüm) büyük bir bölümünü oluşturur.

*Hipertansiyonun Yaygınlığı Nedir?...

Sanayileşmiş ülkelerdeki yetişkin nüfusun %10-20 kadarında hipertansiyon bulunduğu hesaplanmaktadır. Sınırda hipertansiyon vakaları da katılırsa bu oran kuşkusuz daha yüksektir. Kişinin yaşı, cinsiyeti ve ırkı hipertansiyon sıklığı konusunda belirleyici faktörlerdir. Hipertansiyon siyah ırkta ve kadınlarda daha çok görülmektedir.

Kişi yaşının hipertansiyona olan katkısı öncelikle damarlarda yaşlanmaya eşlik eden anormalliklerdir. Bu durum özellikle de kanı kalpten damarlara taşıyan damarlardaki esneklik kaybı ile açıklanabilir. Ancak yaşla hipertansiyon arasındaki bu bağlantıya bazı ilkel toplumlarda hiç rastlanmamaktadır. Bu durumda etkili faktörün "uygarlaşma" ve bununla bağlantılı yaşam biçimi olduğu söylenebilir: örn. tuz kullanımı, aşırı beslenme, hareketsiz yaşam, stres, vs.

*Hipertansiyonun Sınıflandırılması...

Hipertansiyon, sıklıkla, nedenine göre sınıflandırılır. Buna göre iki tip vardır.
---esansiyel (primer - birincil) hipertansiyon
---sekonder (ikincil) hipertansiyon
Hipertansiyon vakalarının yaklaşık %90'ı, neden (etiyoloji) bilinmediğinden primer ya da "esansiyel" hipertansiyon olarak adlandırılır.

Hipertansiyon vakalarının geriye kalan bölümüne, yani yaklaşık %10'una bu durumun nedeni bilindiğinden "sekonder " hipertansiyon denir. Böbrek kökenli olan (renal) hipertansiyon bunların en yaygın olanıdır.

*BAZI TEDAVİ USULLERİ...

*Hipertansiyon-Tedavisi...

clip_image003.gif

HİPERTANSİYON TEDAVİSİ
Yukarıda tanımlanan sınıflamaların ışığında
Prehipertansiyon tedavisi: Yani kan basıncı değerleri sistolik ( büyük tansiyon ) 120-139 mmHg arasında ve veya diyastolik ( küçük tansiyon ) 80-89 mmHg arasında olan hastalara, altta yatan başka bir sorun yok ise yaşam stiline yönelik değişiklikler hekimler tarafından önerilmektedir. Bunlar
-egzersiz
-kilo verme, diyet
-sigarayı bırakma
-alkolü kesme veya miktarını azaltma
-tuzdan kaçınma
-yağsız yeme
-sebze ve meyve yeme alışkanlığını artırma

Hipertansiyon tedavisi: Yani kan basıncı değerleri sistolik ( büyük tansiyon ) 140-159 mmHg arasında ve veya diyastolik ( küçük tansiyon ) 90-99 mmHg arasında olan, organları hipertansiyondan zarar görmemiş ise ve kalp hastalığı gibi risk faktörü yok olan hastalara hekimler yaşam stili değişikliği + hipertansiyon ilacları önermektedirler.
Eğer kan basıncı değerleri sistolik ( büyük tansiyon ) 160-179 mmHg arasında ve veya diyastolik ( küçük tansiyon ) 100-109 mmHg arasında ise bu hastalarda ciddi diyet uygulaması ve birdan fazla hipertansiyon ilacı uygulaması ile agresif tedaviler yapılmaktadır.
Bu arada unutulmaması gereken en önemli unsur hipertansiyon tedavisi sırasında bir çok grup ilaç olduğu ve tedavİ sırasında hekimlerin bu ilaçları tıbbi kurallar çerçevesinde kademe kademe uygulayarak uygun ilacı bulmaya çalıştıklarıdır. Hastalar uygun ilacı hekim deneyerek bulmaya çalıştığında sabırlı olmalıdır. Özellikle çok yüksek seyreden hipertansiyonlarda ilaç kombinasyonları denenerek hastaya en uygun tedavi başlanmaya çalışılmaktadır. Zaman zaman bu süreç içersinde her ilaç her hastaya uygun olmamakta, bezen de ilaçların yan etkileri olmaktadır.
HİPERTANSİYON TEDAVİSİNDE KULLANILAN BİRİNCİ BASAMAK İLAÇLAR -Beta bloker grubu ilaçlar -ACE inhibitörleri -Kalsiyum kanal blokerleri -Diüretikler
Bu ilaçların bir veya bir kaçı kombine edilerek kullanılmaktadır.

*Yüksek Tansiyona Faydalı Şifalı Bitkiler...

*Alıç...

Hipertansiyon, Yüksek tansiyon için Şifalı Bitkiler:
alıç
Asabi çarpıntıları giderir. Sinir bozukluğunu geçirir. yüksek tansiyonu düşürür. Aritmide kullanılır. Uykusuzluğu giderir. Kalbi kuvvetlendirir. Damar sertliği ve göğüs nezlesinde faydalıdır.

*Çilek...

çilek
Körpe ve bol sulu çilekler sistemi temizliyor. Cilt sorunları olanlar için de iyi bir meyvedir. Böbrek, idrar yolları ve bağırsak sorunları için de birebirdir. Ayrıca diş etlerini güçlendiriyor, dişlerdeki tartarı önlüyor, ağız kokularını ve boğaz ağrılarını gideriyor. Çilekte yüksek oranda C vitamini bulunduğu gibi, yüksek tansiyon ve kolesterolü düşüren maddeler içeriyor. Çilek C vitamini ihtiyacını karşılar. Ayrıca bol miktarda potasyum içerir ve lifli besinler arasında önemli bir yer tutar. Diyabetli hastalar, çileğe şeker ilave etmemek şaartıyla bu meyveyi bol bol yiyebilirler.

*Ispanak...

ıspanak
Kalp hastalıklarına, felce, yüksek tansiyona, yaşlılığın getirdiği göz hastalıklarına, kansere, hatta psişik rahatsızlıklara karşı da etkili bir sebze. Göz hastalıklarına ve derideki lekelenmelere karşı etkili. Ispanak içerdiği iki kimyasal madde sayesinde görme bozukluklarına karşı etkili. Haftada 6 kez ıspanak yiyenlerin yüzde 86 oranında yaşın ilerlemesiyle birlikte ortaya çıkan derideki lekelenmeler gibi bir sorunlarının olmayacağını gösteriyor. Ayrıca yaşla birlikte ortaya çıkan göz hastalıklarına karşı da etkili. Bir porsiyon ıspanak, günlük demir ihtiyacımızın onda birini karşılıyor.

*Kavun...

kavun
Kavun meyve olarak çok yenildiği gibi tohumları (çekirdekleri) de tıbbi olarak kullanılmaktadır. Olgun kavunların çekirdekleri kurutulur. Çekirdekler halk tababetinde öksürüğe karşı (çekirdekleri suda, suyu yarıya ininceye kadar kaynatılıp içilmesiyle) kullanılır. Ayrıca kavun, sinirleri yatıştırır, böbreklerdeki kanı temizler, taşların düşürülmesine yardımcı olur. Barsaklarda ülser ya da iltihab olanlarla, şeker hastaları ve yüksek tansiyonu olanlar yememelidir.

*Kereviz...

kereviz
Kerevizde B vitamini, demir ve kireç vardır. Kereviz unutkanlığı ve sinir yorgunluğunu giderir, idrar söker, böbrek taş ve kumlarının düşürülmesine yardım eder, kan ve süt yapar, karaciğeri temizler. Şeker, yüksek tansiyon ve romatizma da da faydalıdır.

*Kestane...

kestane
Kabuklarının suda kaynatılması ile elde edilen çay, ateş düşürür ve sinirleri yatıştırır. Meyvesi kasları kuvvetlendirir. Kan dolaşımını düzenler. Varis ve basur memelerinin meydana gelmesini önler. Karaciğer yorgunluğu ve şişliğini geçirir. Kansızlığı giderir. Damar sertliği ve yüksek tansiyondan şikayet edenlerle, şeker hastaları yememelidir.

*Meyan Kökü...

meyankökü
Grip, nezle, anjin ve nefes darlığına faydalıdır. Öksürük ve balgam söktürür. yüksek tansiyonu düşürür.

*Soğan ve Sarımsak...

soğan ve sarımsak
yüksek tansiyon ve kalp hastalığı tehlikesini azaltırlar. Soğan, mide kanserine yakalanma riskini; sarımsak da bağırsak kanserine yakalanma riskini azaltıyor. Sarımsağın mayasında bulunan maddeler hücrelerin zarar görmesini önleyerek, vücudu erken yaşlanmaya karşı koruyor. Antibiyotik ve nefes darlığını gideren bileşimler içeren sarımsak bağışıklık sistemini de kuvvetlendiriyor. Kalbe ve alerjik hastalıklara karşı etkili. Soğan içerdiği kimyasal maddelerle kalbimizi güçlendiriyor ve alerjik reaksiyonları engelliyor. Newcastle'da yapılan araştırmalar, düzenli bir şekilde soğan yiyenlerin damarlarının tıkanma riskinin azaldığını gösteriyor.

*Zeytin...

zeytin
Zeytinyağı, safrayı artırır. Karaciğeri çalıştırır. Karaciğer ağrılarını keser. Sarılıkta faydalıdır. Yaprak ve kabukları yüksek tansiyonu düşürür. Kandaki şeker miktarını düşürür. Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardımcı olur.

*Biberiyeli Çay (Kollestrol-Tansiyon İçin)...

Yüksek Tansiyonda Kalp damar rahatsızlıklarında Kandaki yağlanmayı önler.Kan şekerini dengeler.Kalp ritmini düzenler.Sinirsel kalp çarpıntılarını önler.
KULANIM ŞEKLİ:Yemeklerden 20dk önce 3 öğün aç karnına 1 tatlı kaşığı alınması tavsiye edlir.

nasıl bir diyet

Amerikan Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü'nden Diyetisyen Tuğçe Aytulu, tansiyon hastalarının nasıl bir diyet uygulaması gerektiğini anlattı...

* Diyetle tansiyon düşürülebilir mi? Araştırmalar hipertansiyon oluşumunda beslenme ile ilgili faktörlerin etkili olduğunu gösteriyor. Yapılan çalışmalara göre, uygun bir beslenme ile kan basıncı düşürülebilir. Son yıllarda hipertansiyonun tedavisinde kullanılan ve DASH adı verilen bir beslenme modeli geliştirildi. DASH'in açılımı "hipertansiyonu düşürmede diyetsel yaklaşımlar" anlamına geliyor. Bu beslenme planında hedef; gıdalarla alınan sodyum miktarını azaltırken, aynı zamanda yetişkinler için yeterli ve dengeli bir beslenme planı oluşturmaktır. Sodyum hipertansiyonun oluşumunda önemli bir mineraldir. Sofra tuzunun yaklaşık yarısı sodyumdan oluşur. Hipertansiyon için beslenme planı doymuş yağlardan, kolesterolden ve katı yağlardan fakir, meyve, sebze ve az yağlı süt ve süt ürünlerinden zengin olacak şekilde düzenlenir. Bu planda tam tahıl ürünleri, balık, kümes hayvanları ve yağlı tohumlar (fındık, badem gibi) da kullanılır. Ancak, kilonun kontrolü de önemlidir. Yapılan bazı araştırmalara göre, vücut ağırlığı normalin üzerindeyse, yüzde 10'luk kilo kaybı tansiyonun düşmesine yardımcı olabilir. Hipertansiyonun beslenme tedavisinde aynı zamanda posa, magnezyum, potasyum ve kalsiyumdan zengin bir beslenme tedavisi uygulanır.

* Tansiyon diyeti nasıl uygulanmalı? Öğün aralarında meyve tüketin. Meyveler hem posa hem de potasyum içeriği nedeni ile hipertansiyonun kontrolünde yardımcıdır. Ancak, aşırı meyve tüketimi kilo kontrolünü zorlaştırabilir. Günde dört-beş porsiyon yeterli olacaktır. Sebze tüketimini artırın. Her gün bir tabak salata ve bir tabak sebze yemeği yemeye özen gösterin. Pişirilen sebzelere tuz eklemeyin ve az miktarda sıvı yağ kullanarak pişirin. Kalsiyum hipertansiyonun kontrolünde gerekli bir mineraldir. Bu nedenle, az yağlı süt ve süt ürünleri tüketmeniz yararlıdır. Ancak "az yağlı ürün" düşük kalorili ürün anlamına gelmez; bunları aşırı tüketmeyin. Günlük bir dilim peynir, bir bardak az yağlı süt ve bir kâse yoğurt yeterlidir. Badem, fındık, ceviz gibi yağlı tohumlar magnezyumdan zengin oldukları için hipertansiyonun tedavisine yardımcı olur. Ancak, miktarları iyi ayarlanmalı ve aşırı tüketilmemeliler. İki yemek kaşığı veya 15 gram yağlı tohum alımı yeterlidir. Ayrıca, tuzsuz olanlar tercih edilmelidir. Posanın artırılabilmesi için meyve ve sebzelerin suyunu değil, kendilsini tüketin. Kabuklu olarak yenebilenleri kabuklu yiyin.

* Tuzu azaltmak için sadece sofradan tuzluğu kaldırmak yeterli mi? Tuzluğu kaldırarak işe başlayın. Bunun dışında gıdaları satın alırken etiketlerini okuyun. Gıdaların etiketinde tuz, 'sodyum' olarak görünebilir. Düşük sodyumlu olanları tercih edin. Düşük sodyumlu tuz kullanacaksanız, hekiminize veya diyetisyeninize danışın. Yemeklerinizi lezzetlendirmek için limon, baharatlar, sirke yardımcı olabilir. Dışarıda yediğiniz yemeklerde, tuz eklenmemiş, turşusuz, taze salatalar tercih etmeye çalışın. Alışveriş yaparken konserveler yerine, taze gıdaları tercih edin. Et, tavuk, balık alırken tütsülenmemiş, işlenmemiş ve konserve edilmemiş olmasına dikkat edin. Kahvaltılık tahıl gevrekleri alırken, düşük sodyumlu olanlarını tercih edin. Bir gıdadan tuz tadı almamanız, sodyum içermediğini göstermez. Soya sosu, hardal gibi gıdalar veya içinde MSG (mono sodyum glutamat) olan gıdaları tüketmeyin. Bunların yerine, taze sebzelerden ve baharatlardan kendiniz soslar hazırlayın. Atıştırmak için tuzlu krakerler yerine meyve tüketin. Soda, asitli içecekler, kabartma tozu sodyum içerir. Bu nedenle, tüketiminden kaçının.

Hipertansiyon, Yüksek tansiyon için Şifalı Bitkiler

Hipertansiyon, Yüksek tansiyon için Şifalı Bitkiler

Şifalı Bitkiler > Bitkiler, Bitki Çayları, Meyveler, Sebzeler, Baharatlar

alıç
Asabi çarpıntıları giderir. Sinir bozukluğunu geçirir. yüksek tansiyonu düşürür. Aritmide kullanılır. Uykusuzluğu giderir. Kalbi kuvvetlendirir. Damar sertliği ve göğüs nezlesinde faydalıdır.

çilek
Körpe ve bol sulu çilekler sistemi temizliyor. Cilt sorunları olanlar için de iyi bir meyvedir. Böbrek, idrar yolları ve bağırsak sorunları için de birebirdir. Ayrıca diş etlerini güçlendiriyor, dişlerdeki tartarı önlüyor, ağız kokularını ve boğaz ağrılarını gideriyor. Çilekte yüksek oranda C vitamini bulunduğu gibi, yüksek tansiyon ve kolesterolü düşüren maddeler içeriyor. Çilek C vitamini ihtiyacını karşılar. Ayrıca bol miktarda potasyum içerir ve lifli besinler arasında önemli bir yer tutar. Diyabetli hastalar, çileğe şeker ilave etmemek şaartıyla bu meyveyi bol bol yiyebilirler.

ıspanak
Kalp hastalıklarına, felce, yüksek tansiyona, yaşlılığın getirdiği göz hastalıklarına, kansere, hatta psişik rahatsızlıklara karşı da etkili bir sebze. Göz hastalıklarına ve derideki lekelenmelere karşı etkili. Ispanak içerdiği iki kimyasal madde sayesinde görme bozukluklarına karşı etkili. Haftada 6 kez ıspanak yiyenlerin yüzde 86 oranında yaşın ilerlemesiyle birlikte ortaya çıkan derideki lekelenmeler gibi bir sorunlarının olmayacağını gösteriyor. Ayrıca yaşla birlikte ortaya çıkan göz hastalıklarına karşı da etkili. Bir porsiyon ıspanak, günlük demir ihtiyacımızın onda birini karşılıyor.

kereviz
Kerevizde B vitamini, demir ve kireç vardır. Kereviz unutkanlığı ve sinir yorgunluğunu giderir, idrar söker, böbrek taş ve kumlarının düşürülmesine yardım eder, kan ve süt yapar, karaciğeri temizler. Şeker, yüksek tansiyon ve romatizma da da faydalıdır.

meyankökü

Grip, nezle, anjin ve nefes darlığına faydalıdır. Öksürük ve balgam söktürür. yüksek tansiyonu düşürür.

soğan ve sarımsak
yüksek tansiyon ve kalp hastalığı tehlikesini azaltırlar. Soğan, mide kanserine yakalanma riskini; sarımsak da bağırsak kanserine yakalanma riskini azaltıyor. Sarımsağın mayasında bulunan maddeler hücrelerin zarar görmesini önleyerek, vücudu erken yaşlanmaya karşı koruyor. Antibiyotik ve nefes darlığını gideren bileşimler içeren sarımsak bağışıklık sistemini de kuvvetlendiriyor. Kalbe ve alerjik hastalıklara karşı etkili. Soğan içerdiği kimyasal maddelerle kalbimizi güçlendiriyor ve alerjik reaksiyonları engelliyor. Newcastle'da yapılan araştırmalar, düzenli bir şekilde soğan yiyenlerin damarlarının tıkanma riskinin azaldığını gösteriyor.

Maydanoz: İdrar söktürür. İştah açar. İltihaplı yaraların iyileşmesini sağlar. Aybaşı sancılarını keser. Yüksek tansiyonu düşürür. Kalbin yorulmasını önler. Kansızlığı giderir. Kansere karşı korur. Karaciğer şişliğini giderir. Safra akışını kolaylaştırır. Vücuttaki zehirli maddelerin atılmasını kolaylaştırır. Vücutta biriken suyu boşaltır. Böbrek taşlarının düşürülmesine yardımcı olur. Romatizmada faydalıdır. Mide ve bağırsaklarda gaz birikmesini önler. Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardımcı olur.
Armut: Böbreklerin düzenli çalışmasını sağlar. Böbrek kum ve taşlarının dökülmesine yardım eder. Yüksek tansiyonu düşürür. Kanı temizler bütün salgı bezlerinin normal çalışmasını sağlar. Kansızlığı giderir, kabızlığı önler. Sinirleri yatıştırır. Zihni yorgunluğu giderir. Susuzluğu keser. Tükürük ifrazatını artırır. Hamilelerin kusmalarını azaltır. Hazımsızlığı giderir. Mafsal kireçlenmesi, nikris ve romatizmada faydalıdır.
Çilek: Vücudu kuvvetlendirir. Hasta olmayı önler. İdrar söktürür ve karında biriken suyu boşaltır. Böbrek ve mesane hastalıklarının iyileşmesine yardımcı olur. Mide ve bağırsak tembelliğini giderir. Sinirleri kuvvetlendirir. Yüksek tansiyonu düşürür. Safra taşlarının dökülmesine yardımcı olur. Ateşi düşürür. Diş dibi taşlarını eritir. Cilde tazelik ve güzellik verir. Damar sertliği, mafsal iltihabı, romatizma ve nikriste de faydalıdır.
Sarımsak: Yüksek tansiyonu düşürür. İştah açar. Solunum ve hazım sistemindeki mikropları öldürür. Grip, tifo ve difteri gibi salgın hastalıklar sırasında faydalıdır. Hazmı kolaylaştırır. Kabızlığı giderir. Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardımcı olur. Kanı temizler. Kalp adalelerini kuvvetlendirir. Böbreklerin normal çalışmasını sağlar. Karında ve bacaklarda toplanan suyun boşalmasında yardımcı olur. Romatizma ve mafsal iltihaplarında faydalıdır. Damar sertliğini önler. Ateşi düşürür. Arpacık ve basur memelerinde faydalıdır. Zehirlenmelerde kullanılır. İdrar tutukluğunu giderir. Zehirli hayvan sokmasında da faydalıdır. Saçların uzamasına da yardımcı olur.
Üzüm: Bedeni ve zihni gücü artırır. Kan yapar. Vücutta biriken zararlı maddelerin dışarı atılmasını sağlar. Yüksek tansiyonu düşürür. Mide ülseri, gastrit, karaciğer hastalıkları, dalak hastalıkları, romatizma ve mafsal iltihabında faydalıdır. Kabızlığı giderir. Kalbi kuvvetlendirir. Kanı temizler. Şişmanlıkta faydalıdır. Hamilelerin mide bulantısını önler. Cilt güzelliğini sağlar. Nekahat devresinin kolayca atlatılmasına yardımcı olur. Böbreklerdeki kum ve taşların düşürülmesine yardımcı olur. Besleyicidir.

zeytin
Zeytinyağı, safrayı artırır. Karaciğeri çalıştırır. Karaciğer ağrılarını keser. Sarılıkta faydalıdır. Yaprak ve kabukları yüksek tansiyonu düşürür. Kandaki şeker miktarını düşürür. Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardımcı olur.

KABAK:

İdrar söktürür ve idrar tutukluğunu giderir. Böbrek ve mesâne iltihaplarını temizler. Prostattan doğan şikayetleri giderir. Mide ve bağırsaklara yumuşaklık verir. Kabızlığı giderir. Basuru olanlar için faydalıdır. Yüksek tansiyonu düşürür. Göğsü yumuşatır.

Öksürüğü keser

SARIMSAK:

Mikrop öldürücüdür. Yüksek tansiyonu düşürür. İştah açar. Hazmı kolaylaştırır. Kabızlığı giderir. İdrar tutukluğunu giderir. Solunum ve hazım sistemindeki mikropları öldürür. Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardımcı olur. Dizanteri de faydalıdır.

Kanı temizler, kalp adalelerini kuvvetlendirir. Dolaşım bozukluğunu giderir. Böbreklerin normal çalışmasını sağlar. Mesane taşlarını düşürür. Böbreklerde taş oluşmasını önler. Siyatik, varis, romatizma, mafsal iltihabında faydalıdır. Damar sertliğini önler. Ateşi düşürür. Arpacık ve basur memelerinde faydalıdır. Egzama’da kullanılır. Astım, bronşit, verem, nefes darlığı ve öksürükte faydalıdır. Balgam söktürür. Zehirlenmelerde kullanılır. Zehirli hayvan sokmalarında faydalıdır. Saçların uzamasına yardımcı olur. Kanserden korur.

MAYDANOZ:

İdrar söktürür. İştah açar. İltihaplı yaraların iyileşmesini sağlar. Aybaşı sancısını keser. Aybaşı kanamalarının düzenli olmasını sağlar. Yüksek tansiyonu düşürür. Kalbin yorulmasını önler. Kansızlığı giderir. Kansere karşı korur. Karaciğer şişkinliğini indirir. Safra akışını kolaylaştırır. Vücuttaki zehirli maddelerin atılmasını sağlar. Vücutta biriken suyu boşaltır. Mide ve bağırsaklarda gaz birikmesini önler. Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardımcı olur. Anne sütünü azaltır ve böylelikle memelerin şişmesini önler. Cinsel istekleri artırır. Görme gücünü artırır.

ÜZÜM:

Besleyicidir. Bedeni ve zihni gücü artırır. Kan yapar. Vücutta biriken zararlı maddelerin dışarı atılmasını sağlar. Yüksek tansiyonu düşürür. Mide ülseri, gastrit, karaciğer hastalıkları, dalak hastalıkları, romatizma ve mafsal iltihabında faydalıdır. Kabızlığı giderir.

Kalbi kuvvetlendirir. Kanı temizler. Şişmanlıkta faydalıdır. Hamilelerin nekahat devresinin kolayca atlatılmasına yardımcı olur. Böbreklerdeki kum ve taşların düşürülmesine yardımcı olur

LİMON:

Ateşi ve tansiyonu düşürür. Kanı temizler, susuzluğu giderir, kalbi kuvvetlendirir. Damar sertliği ve romatizmada faydalıdır. Gribin çabuk atlatılmasını sağlar. Mide, bağırsak ve idrar yollarındaki mikropları öldürür. Gıda zehirlenmesini önler. İdrar söktürür. Böbrek ve mesane kum ve taşlarının düşürülmesine yardımcı olur. Yüzdeki sivilceleri geçirir. Cildin güzelleşmesini sağlar. Karaciğer hastalıklarında faydalıdır. Dişleri beyazlatır ve diş etlerini kuvvetlendirir. Nezlede şikayetleri geçirir. Boğaz ve bademcik iltihaplarını giderir. İshali keser. Kansızlığı önler. Fazla aybaşı kanamasını keser. Nasırları söker. Mide ağrılarını dindirir. Baş ağrılarını ve vücut ağrılarını keser. Yüz çillerinde faydalıdır.

TANSİYON İÇİN ŞİFALI BİTKİLER

Portakal yemek tansiyonu düşürür.

Kategori Kategori : Şifalı Bitkiler
Yorumlar Yorum Sayısı : 0
Okunma Okunma : 92
Tarih Tarih : 02 Mayıs 2008 16:22

Arpa tansiyonu hafif bir şekilde yükseltir.
Avokado meyvesi yenir.Avokado yaprağı kaynatılııp balla tatlandırılarak içilmeye devam edilir.
Özellikle deli bal ( kestane- kekik balı) yüksek tansiyonu düşürür. Bir günde bir şeker kaşığından fazla yenmemesi gerekir. Fazla yenirse tansiyon fazla düşer, çarpar. Karadeniz ormanlarında yetişen zehirli komar ağacının çekirdeklerinden yapılan deli bal, kestane deli balından daha ağırdır. rengi kahverengi olmayıp normal bal rengine yakındır. ( sarımtıraktır.) kaynatılırsa tesiri biraz kaybolur. deli bal çarpması tansiyonun düşüp, kalp atışlarının düşmesi olayıdır.böyle vakalarda hemen tuzlu, sarmsaklı ayran içilir.
Böğürtlen yaprağı, zeytin yaprağı, kekik kaynatılıp balla tatlandırılarak içilmeye devam edilir.
Çilek yemek yüksek tansiyonu düşürür.
Gingseng unu kaynatılıp balla tatlandırılarak içilir.
Maydanoz yemek yüksek tansiyonu düşürür.
Kişniş kaynatılıp balla tatlandırılarak içilmeye devam edilir.
Ökse otu,zeytin yaprağıyla beraber kaynatılıp balla tatlandırılarak içilmeye devam edilir.
Prinç yemek tansiyonu düşürür.
Portakal yemek tansiyonu düşürür.
Sarımsak ve soğanın pişirilerek daha faydalı olacağı belirtilmekle beraber birçok aktif maddenin yok olacağı da bir gerçektir. Pişirilerek ve de çiğ yenen sarımsak tansiyonu düşürür
Turunç yenmeye devam edilirse tansiyonu düşürür.
Yaş üzüm yüksek tansiyonun düşürülmesinde yardımcı olur. İçinde potasyum olduğu için tansiyonu regüle eder.
Zeytin yaprağı ile ökse otu beraber kaynatılıp balla tatlandırılarak birer su bardağı içilmeye devam edilir.
Limonlu su tansiyonu hızlıca düşürür

Armut, damarların içinde biriken tortuları eritip, idrarla dışarı atar. Bu özelliğiyle iyi bir yüksek tansiyon ilacıdır.


Böğürtlen, tansiyonu düzenler. 3 kahve kaşığı kurutulmuş böğürtlen yaprağı, 1/8 litre suda iyice kaynatılır. Bu çaydan günde iki fincan içmek yararlıdır. Greyfurt yüksek tansiyona iyi gelir.

Frenk üzümü, maydanoz, sarmısak ve limon tansiyona iyi gelir. Andız otu tansiyon düşürme tedavisinde etkilidir.

Frenk maydonuzu tansiyon düşürmeye etkilidir. İçinde insana baygınlı hissi veren bir madde vardır.

Kedi otu tansiyon düşürücüdür.

Kekik geçici olarak yükselen tansiyonu düşürür.

Limon iyi bir tansiyon düşürücüdür.

Sarımsak tansiyonu düşürür.

TANSİYON NE KADAR OLMALI

Kan basıncı, yaşlılarda 140/90 mm Hg'nın altına, gençlerde ise120-130/80 mm Hg'ya indirilmelidir. Diyabetik hastalarda kan basıncı 130/85 mm Hg'nın altına böbrek hastalığı olanlarda daha da aşağı değerlere düşürülmelidir.

Tansiyon için diyet reçetesi

AP - CHICAGO - Karbonhidratın azaltıldığı, protein ya da bitkisel yağlarla desteklenmiş diyetler kolesterol ve tansiyonu düşürüyor.
Johns Hopkins Tıp Fakültesi'nin, Amerikan Tıp Derneği konferansında sonuçlarını açıkladığı çalışma, hafif ya da sınır değerlerde yüksek tansiyonu olan 159 yetişkinle yapıldı. Araştırmacılar, diyetlerde doymuş yağ oranını düşürerek katılımcıları daha çok meyve-sebze tüketimine sevk etti. Araştırma ekibinden Dr. Lawrence Appel, çalışma sonucunda tansiyon ve kötü kolesterolün düştüğünü ve kalp riskinin azaldığını söyledi.
Protein ve zeytinyağı gibi bitkisel yağ ağırlıklı beslenmenin, tansiyonu ortalama yüzde 9.3 oranında düşürdüğü vurgulandı. Bulguların, karbonhidratı tamamen kesmek ya da proteine boğulmak anlamına gelmediğini söyleyen uzmanlar, en iyi sonucun karbonhidrat yerine kabuklu yemiş ve süt ürünleri tüketilmesiyle elde edildiğini belirtti.

yüksek tansiyon rejim beslenme diyet

yüksek tansiyon rejim beslenme diyet


Yüksek tansiyonda ilaç dışındaki tedaviler
Sağlık elemanları tansiyonunuzu ölçebilir ama yüksek çıkarsa ancak doktorunuz tedavi planını yapmalıdır. Organ hastalığı ve damar sertliği için başka risk faktörü bulunmayan hafif hipertansiyonlu kişilerde aşağıda belirtilen yaşam tarzı değişiklikleri yararlı olabilir.

3-6 ay süresince bu ilaç dışı tedavilerin uygulanmasına rağmen kan basıncı normal düzeye inmezse ilaç tedavisi başlanmalıdır; ama ilaç dışı tedaviye uyum hastaların çoğunda başarılamaz ve ilaç tedavisi zorunlu hale gelebilir. Orta ve şiddetli hipertansiyon nedeniyle ilaç tedavisi gören hastalarda da bu yöntemlerin uygulanması faydalıdır.

1) Şişmanlık varsa zayıflatıcı rejim :
Şişman ve hipertansiyonlu kişilerin çoğu, kilo kaybedip normal ağırlıklarına ulaşırlarsa tansiyonları da düzene girer. Düşmezse ilaç tedavisi gerekir. Kilo azaltılması yavaş yavaş yapılmalıdır ( ayda 2-4 kg ). Şişmanlık genel sağlık açısından da tehlikeli bir durumdur. Şişmanlarda şu hastalıklar daha sık görülür: Hipertansiyon, yağ yükselmesi, şeker hastalığı, inme, safra yolu hastalıkları, eklem kireçlenmesi, uykuda solunum durması hastalığı, rahim, meme, prostat, kalın barsak kanserleri. O halde şişmansanız kilo vermekle genel sağlık yönünden de kazançlı çıkacaksınız. Uygun diyeti doktorunuz veya diyet uzmanları size verecektir.

2) Tuz alımının azaltılması :
Sodyum alımının artışı ile KB yükselmesi arasındaki ilişki yıllardır bilinmektedir. Toplumumuzda genelde fazla tuz tüketilmektedir. Gerektiğinden 2-3 misli fazla tuz yemekteyiz. Yiyeceklerin çoğunda tabii tuz bulunur. Et, balık, yumurta ve sütte sodyum oranı yüksektir. Bitkisel yiyeceklerde ise azdır. Hazır yiyeceklerde de tuz oranı yüksektir. Hipertansiyonlu kişilerde tuz alımının azaltılması ile KB daha kolay kontrol altına girer. Bunu sağlamak için aşırı tuz içeren salamura gıdalar, zeytin, turşu gibi yiyecekler yenmemeli, salata tuzsuz yenmeli, pişirmede katılan tuz azaltılmalıdır. Çeşni verici baharatlar kullanılabilir. Tam tuzsuz bir diyet tavsiye edilmemektedir.

3) Sigara yasaklanması :
Sigara içilmesi KBnı yükseltebilir. Ayrıca sigara içen hipertansiyonlu kişilerde koroner kalp hastalığına yakalanma riski, sigara içmeyen hipertansiflere göre %50-60 oranında daha yüksektir. Sigarayı bırakanlarda iştah genellikle artmakta ve kilo artışı olmaktadır. Bu nedenle diyet ve egzersiz de önerilir.

4) Alkol tüketiminin azaltılması:
Günde 30-50 mlden fazla etanol alanlarda KB yüksekliğinin görülme sıklığı artar. Bu nedenle eğer alkol düzenli içiliyorsa günlük tüketim 30 ml etanolden daha az olmalıdır ( 30 ml etanol = 700 ml bira, 300 ml şarap, 60 ml viski, 60-100 ml rakı ). Hergün az miktarda alkollü içki içilmesinin damar sertliğine iyi gelip gelmediği çok tartışılmaktadır. Alkolün özellikle genç ve orta yaş kadınlarda kalın barsak, meme kanseri ve siroz riskini artırdığı, alkol bağımlılığının arttığı unutulmamalıdır. Kadınlarda belirtilen miktarların yarısı uygundur.

5) Egzersiz:
Hipertansiyonlu kişilerde düzenli yapılacak izotonik egzersizlerin ( tempolu yürüyüş, yüzme, aerobik ) yararlı olduğu bildirilmiştir. Ancak bunlar hafif hipertansiyonlu veya ileri hipertansiyonlu olup da ilaç tedavisiyle düzelmiş hastalarda uygulanmalıdır. İzometrik egzersizler KBda aşırı yükselme yaptığından zararlı olabilir. En yararlı egzersiz şekli haftada en az 5 gün, günde 20-30 dakikalık tempolu yürüyüşlerdir. Bu yürüyüşler düz yolda, temiz havada yapılmalı, soğuk ve ayaz varsa ağız ve burun atkıyla kapatılmalıdır.

6) Gevşeme teknikleri:
Yoga, psikoterapi, transandantal meditasyon, biofeedback gibi gevşeme teknikleriyle KBda geçici de olsa düşme sağlanabilir.

7) Yiyecek içeriğindeki değişiklikler veya eklemeler:
Birlikte kolesterol yüksekliği varsa doymuş yağ oranı çok fazla hayvansal yağ ve et ürünlerinden sakınmak gerekir. Vejeteryanların KBlarının daha düşük olduğu bilinmektedir. Bu nedenle lifli gıdalar ( Taze sebze ve meyve ) daha fazla tüketilmelidir. Bazı hastalarda kanda potasyum düzeyleri düşük çıkabilir. Bu durumda doktorunuz gerekli ilaç tedavisini yapacaktır. Kandaki potasyum düzeyi normal de olsa potasyumdan zengin gıdalarla beslenmenin tansiyonu ayarlamada yardımcı olduğu bilinmektedir. Potasyum içeriği fazla gıdalar arasında muz, turunçgiller, patates, kayısı sayılabilir. Nadiren magnezyum eksikliği saptanan bazı hipertansiyonlularda magnezyum tabletleri verilebilir. Yine bazı hipertansiyonlularda kalsiyum desteği gerekebilir. Kahve, çay ve kolalı içeceklerde bulunan kafein, özellikle birlikte sigara da içiliyorsa, tansiyonu 5-10 mmHg yükseltebilmektedir. Bu nedenle hipertansiyonlularda kafein alımı sınırlandırılmalıdır. Balık yağının kalp-damar sistemi üzerine olumlu etkileri vardır ve nedeni içindeki omega-3 çoklu doymamış yağ asitlerdir. Tansiyon düşürücü olarak çok fazla miktarda alınmaları gerekir, o zaman da yan etkileri ortaya çıkar. Bu nedenle konsantre balık yağı içeren hapların tansiyon düşürücü olarak kullanılmaması gerekir.

8) Yaşanan bölgenin rakımı:
Hipertansiyonlu hastaların bir kısmı deniz seviyesinde iken ( genellikle tatilde ) kan basınçlarının daha iyi seyrettiğini, daha iyi düştüğünü söylerler ki doğru olabilir. Bunun nedeni, rakımın azalmasından ziyade tatil ortamında iş stresinden uzak kalmaktır. Böyle durumda ilacın kesilmesinden çok dozunun azaltılması daha uygundur.

TANSİYON NEDİR? NASIL ÖLÇÜLÜR?

TANSİYON NEDİR? NASIL ÖLÇÜLÜR?

Bedenimizde trilyonlarca hücre vardır. Bunlar mükemmel bir işbölümüyle çalışırlar. Ama çalışabilmeleri için yakıta ve oksijene gereksinimleri vardır. Bu yakıtı, hücrede oksijenle yakıp, çalışabilmeleri için gerekli enerjiyi sağlarlar. Sonra bu yanmadan arta kalan artıkların ve açığa çıkan karbondioksitin hücreden uzaklaştırılması gerekir. İşte hücrenin gereksindiği yakıt ve oksijenin hücreye taşınması, oluşan artık ve karbondioksitin hücreden uzaklaştırılması işini kan üstlenir.

Kanla hücre arasında az önce söylediğimiz alışverişin yapılabilmesi için, tüm hücrelerin kanla temas etmesi gerekir. Bu yüzden, nasıl ki, dallar incele incele tüm yapraklara kadar ulaşıyorlarsa, kan damarları da benzer biçimde damarlarla tüm hücrelere kadar uzanırlar.

Ne var ki, kanın hücrelere kadar bir kere gitmesi yetmez. Sürekli yeni yakıtın, taze oksijenin hücrelere taşınması, artıkların da sürekli uzaklaştırılması gerekir. Yani bunun için kanın sürekli hareket etmesi gerekir. Bu işi, doğumdan ölüme kadar hiç durup dinlenmeden kalp üstlenir. Bir kaç dakika bile dursa, bizim için tam bir felaket olur.

Kalp, akciğerden gelen temizlenmiş, bol oksijenli kanı hücrelere kadar, atardamarlarla pompalar. Kirlenmiş kan ise toplardamarlarla yeniden kalbe taşınır. Yani kalp her atımda, önce kanı pompalar, sonra da kanın yeniden kalbe dolması için istirahate geçer. Bu durmadan tekrarlanır. Öyle ki, kalp her dakikada 70-80 kere pompalar bekler; pompalar bekler...

Tansiyon dediğimiz şey, kanın damar duvarını zorlamasıdır . Kalp kanı pompaladığında, atardamarların duvarı daha fazla gerilir; bekleme sırasında ise bu gerginlik daha azdır. Yani iki farklı tansiyon vardır. İlki pompalama sırasında, daha fazla olanı. Biz buna büyük ya da sistolik tansiyon diyoruz. İkincisi, kalbin istirahati sırasında, daha düşük olanı. Buna da küçük ya da diastolik tansiyon diyoruz.

Kanın damar duvarına ne kadar basınç yaptığı, bir civa sütununu ne kadar yükseltebildiğiyle ölçülür. Diyelim ki 120 mm yükseltebiliyorsa 120 mmHg ya da 12 cm Hg olarak söylenir. Hg, civanın kimya dilindeki kısaltımıdır.

Kan basıncı çeşitli aletlerle ölçülür. En bilinenleri civa sütunlu olanlardır. Ama yay sistemli ölçümler de geliştirilmiştir. Son yıllarda, elektronik ölçme tekniğinin kullandığı araçlar, basit kullanımları nedeniyle, çokça satılır olmuştur.

[Yukarı]

TANSİYONUN NE ÖNEMİ VAR?

Tansiyonu, kanın damar duvarını zorlaması diye tarif etmiştik. Tansiyon ne kadar yüksekse, damar duvarı o kadar çok zorlanır. Yani o kadar çok bozulur. Öyle bir kaç ayda değil ama uzun yıllar bu zorlanma devam ederse, damar duvarı sertleşmeye başlar. Damar duvarı sertleştikçe tansiyon daha da yükselir. Tansiyon daha da yükselince, damar duvarı da daha çok bozulur. Bu böylece, giderek daha kötüye doğru devam eder. Damar duvarının bu bozulup sertleşmesine, �damar sertliği� ya da �aterosklerozis� denmektedir.

Peki damar duvarı sertleşip bozulunca ne olur? Ne yazık ki çok kötü olur. Çünkü, en başta hücrelerin iyi çalışıp işlerini yapabilmeleri için kanın gerekli yakıt ve oksijeni; sonra açığa çıkan karbondioksit ve artıkları damarlarda taşıdığını söylemiştik. Damarlar bozulunca bu taşıma işlemi bozulur, hücreler de görevlerini yapamaz hale gelir, hatta ölürler. Tıpkı, su ve borular olduğu halde, boruların içlerinin tıkanıp, suyun artık akamaması gibi...

Vücudun her yerinde damar olduğu için vücudumuzun her yeri etkilenir. Ama bazı yerler, daha da çok etkilenir.

En başta kalbi besleyen damarlar (yani koroner damarlar) etkilenir. Kalbi besleyen damarlar birden tıkanırsa, �kalp krizi� dediğimiz durum ortaya çıkar. Kalp krizi o kadar ağır bir hastalıktır ki, kriz geçirenlerin dörtte biri hastaneye bile yetişemeden ölür. Dörtte bir kadarı da hastanede, doktorların müdahelesine rağmen hayatlarını kaybederler.

Kalpten sonra en çok etkilenen ikinci organ beyindir. Beyindeki damarların tıkanması ya da bazen yırtılıp kanamaları yüzünden �felç� oluşur.

Üçüncü sırada alt üyelere yani uyluk, bacak ve ayağa giden damarların tıkanması vardır. Onlar tıkanınca �gangren� denilen ve tıkanan yerde çürümeye neden olan, o yüzden de kesip çıkarılmalarını gerektiren hastalık gelişir.

Damar sertliğinin çokça etkilediği ve bizim için önemi fazla olan iki organ daha vardır. Bunlar göz ve böbrektir. İlki körlüğe, ikincisi idrarın atılamamasına kadar gidebilen kötü sonuçlar doğurabilir.

Yukarıda sıraladığımız hastalıklar, günümüzde insanların ölüm nedenlerinin yarısını oluşturmaktadır. Yani, günümüzde, her iki kişiden biri, damar sertliği yüzünden ölmektedir. Bu yüzden, son zamanlarda tıp, damar sertliğine bağlı hastalıklar konusunda seferber olmuştur. Bu hastalıkların nasıl önlenebilecekleri ve bu hastalıkların nasıl daha iyi tedavi edilebilecekleri son zamanların en önemli çalışma konusudur.

Tansiyon, zarar vermek için bazen yıllarca damarların bozulmasını beklemeyebilmektedir. Damarda önceden var olan bir baloncuk (anevrizma), tansiyon yükselince patlayıp, anî ölüme neden olabilmektedir. Ya da, kalp pompası bir başka nedenle bozulmuşsa, yükselen tansiyon, kalp yetmezliğini ölüme götürebilecek kadar kötüleştirebilmektedir.

Ama tansiyonun zararı, başta da söylediğimiz gibi, daha çok damarları bozması yoluyladır. Tansiyon, damarı, yıllar içinde yavaş yavaş ama kararlı bir şekilde bozar. Sonunda, yukarda saydığımız kötü sonuçlara ve ölüme kadar götürür. Bu yüzden tansiyona �sinsi katil� denmektedir. Sinsi katil denmesinin bir nedeni de, farkına varılmayabilmesidir. Tansiyonu olanların çoğunun hiç bir şikâyeti yoktur. Farkına bile varmazlar...

[Yukarı]

TANSİYONUN NORMAL DEĞERLERİ NEDİR?

Nasıl herkesin boyu farklı farklıysa, tansiyonu da farklıdır. Nasıl, kısa birine ya da uzun birine �anormal� demek kolay değilse, normal tansiyonu tarif etmek de zordur. Üstelik yaşa ve kiloya göre de çok büyük değişiklikler gösterir. Yaş ve kilo arttıkça, genelde tansiyon daha yüksektir.

Bu durumda, tıpkı boyda olduğu gibi, belli bir yaştakilerin ortalama tansiyonunun ne olduğuna bakılabilir. Ama son yıllarda, daha çok, tansiyonu kaç olanların, ne kadar sağlıklı olduğuna bakılmaya başlandı. Yani damar sertliği olanların tansiyonlarıyla, sağlam olanların tansiyonları karşılaştırılmaya başlandı.

Sonuçta, tansiyon ne kadar artarsa, tansiyona bağlı hastalıkların ve ölümlerin o kadar arttığı görüldü. Önceleri büyük tansiyonu 165, küçük tansiyonu 95 mmHg �dan daha yüksek olanların tedavisinin gerektiği düşünülüyordu. Ama şimdi, bu sınırlar daha aşağı indirildi; 140 ve 90 olarak. Yani büyük tansiyonu 140 ve/veya küçük tansiyonu 90'ın üstündekilerin yüksek tansiyonu olduğu kabul ediliyor ve bunlara �HİPERTANSİYON HASTASI� deniyor.

Ama bazı tıp merkezleri ve bazı doktorlar, bu sınırların daha da aşağı çekilmesini istiyorlar. Şeker hastalığı ve böbrek hastalığı gibi damar sertliği için riskli hastalıkları olanlarda, bu sınırlar şimdiden aşağı çekildi. Bu tür riskli hastalıkları olanlarda tansiyonun 130/85'in altına inmesi isteniyor.

Önlemeyi önemseyenler, bununla da yetinmiyorlar. Haklı olarak, tansiyon ne kadar düşükse, damar sertliği ve buna bağlı hastalıkların daha az görülmesi gerçeğine bakıp, tansiyonu normal sınırda gözükenlerin bile, tansiyonlarının daha da düşürülebilmesini tartışıyorlar.

[Yukarı]

TANSİYON SORUNUYLA NASIL BAŞETMELİ?

Tansiyonu normal bile görünse herkesin dikkat etmesi gereken şeyler var. Çünkü, daha önce de söylediğim gibi, tansiyon ne kadar düşükse, tansiyonun yol açtığı sorunlarla karşılaşma riski o kadar azalıyor.

Burada sayacaklarımız, tansiyonu yüksek olanların da dikkat etmesi gereken şeyler. Çünkü, bunlara dikkat edilirse, tansiyon hastası birinin ilaç kullanmasına gerek kalmayabilir. Ya da ilaç kullansa bile, daha az ilaç yeter hale gelebilir ve tansiyonu daha iyi düşürmek mümkün olabilir.

[Yukarı]

KİLO ARTTIKÇA, TANSİYON HASTALIĞI RİSKİ ARTAR.

Gerçekten de, kilo ne kadar fazlaysa, tansiyon da o kadar artmaktadır. Doktorların, araştırma laboratuarı gibi kullanıp, yıllardır izledikleri Framingham kasabasındaki araştırmalarına göre, kiloda her yüzde 10'luk artış, tansiyonu 7 mmHg artırmaktadır. JNC dediğimiz örgütün 1993'te yaptığı çalışmalara göre, balıketi ya da toplu dediklerimizde risk, normal kilolu olanların 2 ile 6 katı daha fazladır. NIH denilen örgütün 1998 yılında yaptığı çalışmada ise, normal kilolu erkek ve kadınlarla, şişman erkek ve kadınlardaki yüksek tansiyonlular karşılaştırılmış ve şişmanlarda daha çok tansiyon hastası olduğu görülmüştür. Aşağıda bunu grafik halinde gösterdim.

Bu yüzden yüksek tansiyon sorunuyla karşılaşmamak ya da varsa yoluna koyabilmek için, belki de ilk yapılması gereken şey, insanların kilo almamaları ya da kilosu fazla olanların zayıflayabilmeleridir. Bunu nasıl başarabileceğiniz, dr pozitifin temel uğraşı alanıdır. Bununla ilgili bı sitede pek çok bilgi bulabilirsiniz...

[Yukarı]

DAHA İYİ TANSİYON İÇİN, DAHA ÇOK HAREKET GEREKİR.

Daha çok hareket, hem kiloyu azaltmamıza katkı sağladığından, hem de, kiloyla ilgisi olmadan, doğrudan doğruya, tansiyonun düşmesine ve yükselmemesine yardım eder.

Bu amaçla, hem günlük yaşantımızda daha hareketli olmalyız. Mesela, asansör yerine merdiveni kullanmak, uzak olmayan yerlere araba yerine yürüyerek gitmek, evde televizyon karşısında pineklemek yerine parkta gezinmek gibi.

Hem de, düzenli spor veya egzersiz yapmalıyız. Her sporun tansiyona yararı aynı değildir. Hatta bazıları zarar da verebilir. Mesela tansiyonu olanların ağırlık kaldırmadan kaçınmaları gerekir. Herkesin kolayca yapabileceği şey, tempolu yürümektir. Üstelik doktor kontrolü bile olmadan yapılabilir. Aksi halde, sağlık sorunları olanların doktor kontrolünden sonra spor yapmaları ve vücutlarını alıştırarak, kısa süreli ve hafif egzersizlerden uzun süreli ve yoğuna geçmeleri tavsiye edilir.

[Yukarı]

TANSİYON KONTROLÜNDE TUZUN AZALTILMASI ÇOK ÖNEMLİDİR

Tansiyon konusunda en çok konuşulan mineral sodyum yani sofra tuzunun esasıdır. Hem tansiyonu yüksek birinde tansiyonun düşmesi, hem de tansiyonu normal birinin daha düşük değerlere sahip olması ya da tansiyonunun yükselmemesi için tuzun kısıtlanması gerektiği çok eskiden beri bilinmektedir. Buna rağmen toplumlar, ihtiyaçlarının çok çok üstünde, 5-10 kat daha fazla tuz tüketmektedir. Buna biraz da, eskiden yalnızca yüksek tansiyonluların az tuz yemeleri gerektiği ama normal tansiyonluların dikkat etmelerine gerek olmadığı inancı katkıda bulunuyordu. Ama şimdi, bunun herkes için gerekliliği kabul edilmeye başlandı.

Bir araştırmada daha sonra söz edeceğimiz DASH diyeti yapıp, tuzun kısıtlanmasıyla, yüksek tansiyonlularda 12, tansiyonu normal olanlarda 7 mmHg kan basıncı düşüşü sağlandı. Oysa aynı diyeti yapıp tuzda kısıtlamaya gitmeyenlerinki yalnızca 2-3 mmHg düştü.

Bu yüzden, günde 2.4 g'dan daha az sodyum yani 6 gr'dan daha az sofra tuzu tüketilmesi salık verilmektedir. Bu da yaklaşık bir çay kaşığı kadar tuz demektir. Ama kalp yetmezliği varsa, bu yarı yarıya azaltılır.

Tuzu azaltmak için, tabii ki, en başta yapmamız gereken şey, yemeklerin daha az tuzla yapılması ve sofrada yemeklere tuz eklemekten kaçınılmasıdır.

  • Bazı hekimler, yemeğin tuzsuz yapılıp, sofrada tuz eklemenin daha az tuz almaya yardım edeceği kanısındadır. Özellikle sıcak yenen tahıllarda (pilav, makarna...) bu çok işe yarayabilir.
  • Tuzluğun deliğinin küçük olması da yardımcıdır.
  • Tuz yerine, tatlandırıcı olarak baharat, limon, sirke, yoğurt kullanılabilir.
  • Hazır yiyeceklerde sodyumu (tuzu) azaltılmış veya tuzsuz ürünler tercih edilebilir.
  • Et olarak konserve ve tütsülenmiş (füme) ürün tüketiminden kaçınmalı; tazeler yeğlenmelidir.
  • Tuzlanarak hazırlanan salam, jambon gibi besinler, konserveler, hazır çorbalar, hazır karışımlar, salamuralar (turşu, zeytin vb), hardal, ketçap gibi çeşnilerden olabildiğince uzak durmalıdır.

Ancak herkes tuz kısıtlamasına aynı ölçüde yanıt vermemektedir. Tuz kısıtlamasına yeterince yanıt vermeyenler hayli fazladır. Bu durum, �tuza direnç� olarak adlandırılır. Tuza direnç, yüksek tansiyonluların %30-50'sinde, normal tansiyonu olanların %15-25'inde görülmektedir. Üstelik bunlarda tuzu artırmak da tansiyonda yükselme yapmamaktadır.

Tablo: Çeşitli besinlerdeki sodyum (tuz) miktarı

BESİN GRUBU

SODYUM(mg)

Tahıllar ve tahıl ürünleri

½ su bardağı tuzsuz pişmiş tahıl, pilav,makarna

0-5

1 su bardağı hazır tahıl gevreği

100-360

1 dilim ekmek

110-175

Sebzeler

½ su bardağı taze veya dondurulmuş, tuzsuz pişirilmiş

1-70

½ su bardağı soslu konserve ya da dondurulmuş

140-460

¾ su bardağı konserve domates suyu

820

Meyveler

½ su bardağı taze veya dondurulmuş veya konserve

0-5

Az yağlı veya yağsız süt ürünleri

1 su bardağı süt

120

1 su bardağı yoğurt

160

45 gr sade peynir

110-450

45 gr işlenmiş peynir

600

Kabuklu kuruyemiş, tohum ve baklagiller

1/3 su bardağı tuzlu yer fıstığı

120

1/3 su bardağı tuzsuz yer fıstığı

0-5

½ su bardağı kuru ya da dondurulmuş, tuzsuz pişirilmiş baklagil

0-5

½ su bardağı konserve baklagil

400

Et, balık ve kümes hayvanları

90 gr taze et, balık, kümes hayvanı

30-90

90 gr suda saklanmış, tuzsuz ton balığı konservesi

35-45

90 gr suda saklanmış, ton balığı konservesi

250-350

90 gr yağsız, fırında kızartılmış jambon

1020

[Yukarı]

TANSİYONU OLANLAR ALKOLLÜ İÇKİLERİ DE AZALTMALIDIR.

Az miktarda alkol almanın etkisi konusunda, tıp dünyasında farklı görüşler vardır. Kimileri diğer her şey aynı olduğunda, az alkol almanın, daha az kalp hastalığına yol açtığını söyler. Bu, genelde kabul edilen bir düşüncedir. Tansiyonda da benzer düşünceler varsa da kalpte olduğu kadar taraftar bulmamaktadır. Ama ortak kanı, bu görüşler doğru bile olsa, başka zararları nedeniyle, içmeyen birine, daha az kalp hastası olacağı düşüncesiyle, alkol almasını teşvik etmenin doğru olmadığıdır.

Buna karşılık hem tansiyon, hem de kalp için, kadınlarda 1-2, erkeklerde 2-3 kadehin üstündeki alkolün, zararlı olduğu ve miktar arttıkça bu zararın da giderek arttığı, herkes tarafından kabul edilmektedir.

[Yukarı]

TANSİYONA ETKİLERİ TARTIŞILAN DİĞER ŞEYLER

Tansiyona etkisi en fazla tartışılan şeylerin başında bazı minrealler gelmektedir. Üstünde en çok durulanlar potasyum, kalsiyum ve magnezyumdur. Ama tuzdan yani sodyum mineralinden farklı olarak, bu minerallerin azaltılması değil, arttırılması tavsiye edilmektedir.

Bunlardan potasyum, daha iyi bir tansiyon için, daha fazla alınması gerektiği konusunda, herkesin üstünde anlaştığı bir maddedir. Günde 3.5 gramın üstüne çıkılması önerilmektedir. Sodyum ne kadar düşük, potasyum ne kadar fazlaysa, tansiyon o kadar iyi olmaktadır. Gerçekten de, bir çalışmada, potasyum alımını yalnızca yarım gr kadar artırmanın, felç riskini %40 azalttığı gösterilmiştir. Ama, bunu potasyumlu tuzlar alarak başarmak tavsiye edilmemektedir. Doğru olan şey potasyumdan zengin besinlerle bunu başarmaktır. Bunun içinse, bol sebze-meyve tavsiye edilmektedir. Özellikle, 100 gr'daki potasyum açısından, kahve, kuru baklagiller, fındık, marul, maydanoz, ıspanak, patates, enginar, muz, havuç başta gelen besinler olarak sayılabilir.

Kalsiyum için tavsiye edilen miktar günde 800-1200 mg, magnezyum için 280-350 mg'dır. Bu minerallerin en yoğun olduğu besinlerse süt ve süt ürünleridir. Ayrıca kalsiyum için pekmez, susam, fındık, fıstık, yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller ve kurutulmuş meyveler; magnezyum için ıspanak, kuru baklagil, ekmek, badem, fıstık sayılabilir.

Daha az yağ ve daha çok lif tüketmenin, kilo vermenin ötesinde, tansiyona yarar sağladığı iddia edilmektedir. Gerçekten de, yalnızca bitkisel besinlerle beslenenlerde (vegan), her türlü besinle beslenenlere (omnivor) göre, - tuz tüketimleri anlamlı farklı olmasa bile- daha az tansiyon yüksekliği görüldüğü bildirilmiştir. Buna karşılık bir çalışmada günde 3,7 gr balık yağının yaşlılarda, hafif bir tansiyon düşmesi sağladığı yayımlanmıştır. Kimileri kahve gibi, kafeinli içecekleri de az tüketmeyi önermektedir.

[Yukarı]

YÜKSEK TANSİYON İÇİN TANIMLANMIŞ KAPSAMLI BİR DİYET: DASH DİYETİ

Tıp çevrelerinde tansiyona yönelik diyetlerden en bilineni DASH diyetidir. Adı, �yüksek tansiyonu durdurmaya yönelik beslenme yaklaşımı� karşılığı, İngilizce �Dietary Approaches to Stop Hypertension� kelimelerinin kısaltımından gelmektedir.

DASH diyeti, şu ana kadar saydıklarımızın bir toplamı gibidir.

  • Doymuş yağlar ve kolesterol başta olmak üzere yağların azaltıldığı,
  • Tuzca fakir,
  • Potasyum, magnezyum ve kalsiyumdan zengin bir diyettir.

Bu amaçla,

  • Hayvansal yağlar ve kırmızı et azaltılır,
  • Azalan kalori, -posadan zengin- taneli tahıl ve karbonhidratlarla telafi edilir,
  • Potasyum, magnezyum ve posa kaynağı olarak bol sebze ve meyve tüketilir,
  • Protein ve kalsiyum, potasyum, magnezyum kaynağı olarak az yağlı veya yağsız süt ve süt ürünleri tüketimi artırılır,
  • Protein, posa, potasyum, magnezyum kaynağı olarak yağlı tohumlar ve kuruyemiş ile baklagiller arttırılır.

Tablo: DASH Diyeti

Besin grupları

Günlük porsiyon

Daha çok neyin amaçlandığı

Taneli tahıllar ve ürünleri

7 � 8

Karbonhidrat ve lif

Sebzeler

4 � 5

Potasyum, magnezyum ve lif

Meyveler

4 � 5

Potasyum, magnezyum ve lif

Az yağlı veya yağsız süt ve süt ürünleri

2 � 3

Kalsiyum, protein, potasyum, magnezyum

Etler (özellikle kanatlılar ve balık)

2 veya daha az

Protein ve magnezyum

Yağlı tohumlar ve kuruyemiş ile baklagiller

Haftada 4 �5

Magnezyum, potasyum, protein ve lif